25 Şubat 2009 Çarşamba

Trabzonspor ve Guardiola Modeli

10 yıl önce Campbell'in Taffarel'le dalga geçtiği 5-3'lük maçtan sonra, 2. kez sahasında 5 yiyen GS'de Skibbe'yi paketleyen yönetim efsane kaptanları Bülent Korkmaz'la anlaştı malumunuz. GS yönetimi, teknik direktörlük kariyeri sırasıyla Erciyesspor, Bursaspor ve Gençlerbirliği 'yle müteşekkil Bülent'i, Erciyes'teki kupa macerası dışında bu alanda pek parlak geçmişi olmamasına rağmen, hem de önlerinde çok önemli bir UEFA Kupası maçı olduğu halde takımın başına getirdi.

Anlaşmanın süresi, zamanlaması, Bülent'in takım içindeki görev tanımı Galatasaraylılar tarafından tartışılabilir. Ancak bu anlaşmada benim dikkatimi çeken ve de takdirimi kazanan GS yönetiminin, kendi içinden çıkmış, hatta kazanılan en önemli kupalarda emeği olan bu efsane oyuncularını tereddütsüz takımın başına getirebilmeleridir. Tıpkı, sezon başında Laporta'nın Katalan çocuğu eski Barca kaptanı Guardiola'yı genç takımın başından alıp Messi, Henry, Eto' gibi yıldızlara hocalık yapma görevine getirmesi gibi.

Bahsettiğim tarzda Trabzonspor'da teknik direktörlük yapmış Şenol Güneş'i, Turgay Semercioğlu'nu, Ali Kemal Denizci'yi, örnek verebilirim. Bir kaç maç nöbetçi olarak görev yapan İhsan Derelioğlu, Orhan Çıkrıkçı ve Ahmet Özen'i, dönemi itibarıyle de Özkan Sümer'i bu kategoriye koymuyorum. Bu yukarıda saydığım isimlerin hiç biri, genç yaşta, camianın büyük çoğunluğunun güvenini alarak göreve gelmedi. Buna, Dünya 3.lüğü başarısı olan Şenol Güneş de dahil. Mütemadiyen her konuda 2 ve daha fazla safa bölünen camiamızda, bir kısmımız "bizden biri"nin göreve gelmesini isterken, bir kısmımız da tam tersini istiyor, sırf "bizden" olduğu için potansiyel teknik direktör adaylarına karşı çıkıyor.


Sadece teknik direktörlük konusu değil söylemek istediğim. Kulübün önemli noktalarında, "kendini o pozisyon için yetiştirmiş olmak" şartını taşıyanların görev almaları gerektiğini düşünüyorum. Bayern Münich mesela. Kulüp tarihinde iz bırakan Beckenbauer, Rummenige, Klinsmann görevde. Barca'da Cruyff ne derse o oluyor örneğin. Böyle bir sürü örnek verebiliriz dünyadan.

Gönlümden geçen, Trabzonspor forması giymiş futbolcuların, "futbolcu izleme komitesi" dışında görev alabilmeleri. Bu konuda futbolcuların, futbol oynarken geleceği düşünmedikleri, kariyer planı yapmadıkları, kendilerini yetiştirmedikleri eleştirilerine katılırım. Ancak onlara birilerinin örnek olması, akıl vermesi, yön göstermesi gerekmiyor mu?

Hiç yorum yok: