30 Ocak 2009 Cuma

Haftanın Foto-Yorum'u

Haftanın Foto-Yorum'u Kadıköy'deki Fenerbahçe maçının kırılma noktasından. Oyunun henüz başı, kronometreler 2. dakikayı gösterirken Umut, kaleci Volkan'la karşı karşıya kalıyor. Yerden sekmiş olan topu Telsim tribünü önündeki kaleye sokmamak imkansızı başarmak gibi bir şey. Saniyenin bilmem kaçta biri sürede karar veren (!) Umut, topu ayağının üstüyle Volkan'ın üzerinden aşırtarak kaleye gönderiyor, Volkan da havada sanki boyunu 10 cm daha uzatarak geriye doğru esneyip parmaklarının ucuyla topa dokunuyor. Üst direğe çarpan top Trabzonspor'un atak yönüne göre soldan kullanılmak üzere koöşe gönderinin yolunu tutuyor. Belki pozisyonun gelişimi, anın anlatımı budur, ancak Umut'u takımda oynatıp oynatmamak tartışmalarının üzerine okuduğum şu yorum söylenmesi gerekeni tek cümleyle özetleyebiliyor.

"Umut'u düğünümde bile oynatmam."

29 Ocak 2009 Perşembe

Trabzonspor Sevgisi Her Yerde!!!


Fotoğraf 6 Ocak tarihli Sabah Gazetesi'nin Günaydın ekinden. Mahsun Kırmızıgül'ün yeni filmiyle ilgili bir haberden alıntı. Film Kars'ta çekilmiş, fotoğraf da setten bir kare. Arkadaki taş duvarda beyaz boyayla yazılmış "TS" harfleri Trabzonspor sevgisinin nerelere kadar uzandığını, bu takımın artık sadece şehrin değil, tüm Türkiye'nin takımı olduğunu bir kez daha ıspatlıyor. Evet, Trabzonspor sevgisi her yerde!!!

Yattara Oynasaydı


Geçen hafta yazdığım maç yazısında Fenerbahçe maçını kazanacağımızı öngörüp "Bence Devam" demiştim. Belki maçı kazanamadık, ancak takımın verdiği görüntü şampiyonluk yarışını sonuna kadar devam ettireceğini gösterdi.

10 yıldır Kadıköy’de yenemediğimiz Fenerbahçe’ye karşı, sanırım bahsi geçen 10 yılda hiç bu kadar diri, dik ve sağlam oynamamıştık. Kaçan 3 puanın müsebbibi olarak Umut-Gökhan ikilisi gösterilse de ben takımın galip gelememesini Yattara’nın oynamamasına bağlıyorum. Başlığa ve bundan önceki cümleye bakıp “maçı nasıl izledin, adam ilk on birde başladı” diyecek olanlar varsa onların kulaklarını çınlatıyorum. Yattara tabii ki maça ilk onbirde başlayıp 90 dakika Saracoğlu’nun çimleri üstünde kalmıştır. Ancak bana göre maç boyunca Carlos’la yaptığı birkaç ufak çaplı mücadele dışında oyuna hiçbir katkı sağlamamıştır. Ne topa girmiş, ne mücadele etmiş ne de takıma katkısı olmuştur. Art niyetli değilim, Yattara’nın bu maçta verimli olamamasını bile isteyerek yapılmış bir hareket olarak algılamıyorum. Bazen futbolcu gününde olmayabilir ki geçen yıl Kadıköy‘de oynanan maçı hatırlayınca bunu daha iyi anlayabiliyorum. Sadece “keşke” bildiğimiz Yattara’nın %40’ını bize gösterebilseydi, Pazar günü sahadan galip çıkardık diye düşünüyorum.

Trabzonspor Taraftarı Nasıl Memnun Edilir?

Trabzonspor taraftarını memnun etmek mümkün değil. En azından bir kısmını. Ve bu bir kısım taraftar, bir kısım yazılı ve görsel medyada mikrofon ve köşe kapmış, taraftarın kafasını karıştırmaktan, camia içinde huzursuzluk yaratmaktan, bütünleşmeyi baltalamaktan, hizipçilik yapmaktan başka bir işlevi olmayan hatırı sayılır çoğunlukta cenahtır.

Bu konu nerden mi aklıma geldi?
10 yıldır deplasmanda yenemediği ezeli rakibini Saraçoğlu’nun çimlerine gömdüğü sırada, takımın ligin başından beri aynı kadroyla sahaya çıkmasını eleştiren bir kısım taraftarı duyduktan sonra, memnuniyetsizlikte gelinen son noktaya dikkat çekmek istedim.

Kaç yıldır takımın bir iskeleti olmamasından şikayetçi olan takım taraftarı, takımının ilk 11’indeki 7 oyuncunun sezon başında transfer edilmiş olmasına ve ilk yarıyı eksikleri olsa da oturmuş bir sistemle zirve ortağı olarak kapatmış olmasına rağmen, hep aynı kadroyla sahaya çıkışını eleştiriyor.

Tatminsiz ve memnuniyetsiz, dünyaya sadece eleştiri yapmak için gelmiş olan taraftar(!) ve medyadaki köşe kadılarının anlamsız tepkilerine cevap verecek değilim.
Bu bahsettiğim, tepkiden çok, o bakış açısına sahip insanların bu camiaya verdikleri zarara dikkat çekmek aslında. Bu tarz insanlar yeri gelir hocaya” hep aynı kadroyla sahaya çıktığı için” veryansın ederler, yeri gelir yönetime “çok transfer yaptılar” diye eleştirirler. Son olarak, Alanzinho transferi de bu cenahı susturmaya yetmedi. Susturmak şöyle dursun, o mutlak hedefe yaklaşmanın korkusu sardı, nesli hala tükenmeyen bu türü! Akıldan ve vicdandan nasibini almamış yorumlar ortalığa saçıldı. Bu futbolcunun maliyetinin gereğinden fazla olduğundan girip, kulübün geleceğinin ipotek altına alındığını, HES Projesinin bilinmeyen iç yüzünü açıklayacağından çıkarak mevcut yönetim kuruluna neredeyse hakaret edenler bile vardı içlerinde.

Bu tarz Trabzonsporluları memnun etmenin nasıl olabileceğini düşünüyorum son zamanlarda. A Takım’dan PAF Takım’a, Karadenizspor’dan Bayan Futbol Takımı’na neredeyse tüm branşlarda zirve mücadelesi yapılırken, sponsor gelirleri artmış, yeni sponsorlardan katkılar sağlanmışken, stadyumda revizyonlar yapılmış, biletlerin büyük çoğunluğu sezon başında kombine kart olarak satılmışken, başta HES Projesi olmak üzere kulübe kalıcı kaynak yaratmak için yönetim kurulu gece gündüz çalışırken, her şeyden önemlisi camia hakikaten birlik olmuş, özlenen güçlü Trabzonspor imajını yansıtırken bu noktada işbu insanların memnun olmasının imkansızlığının farkına varıyorum.

Amaçları üzüm yemekten çok bağcı dövmek olan bu kategorideki insanlar, hiçbir zaman hiçbir hamleyi takdir etmez, icraatın başındakilere teşekkür etmeyi günah sayarlar. Eleştiri (!) bahanesinin arkasına sığınıp hakaretler yağdırmayı şiar edinmiş bu grup, İstanbul takımlarından daha çok zarar vermiştir Trabzonspor’a, ve maalesef vermeye de devam edecektir. Özellikle yerel basında çokça rastladığımız bu tipteki insanların tedavileri için bir fon oluşturmak, şu anki yönetimin en büyük projesi olmalıdır bana göre, yoksa ne HES işimize yarar, ne de Sanal Operatör.

Alanzinho’yu hiç canlı izlemedim. Transferi için ismi geçene kadar da kendisiyle ilgili hiçbir bilgim yoktu. O bakımdan bu transferle ilgili yorumum hazırlanan video-kliplerle sınırlı kalacak şekilde olumlu yöndedir. Devre arasında kaliteli oyuncu transfer etmenin zorluğu, takıma direkt katkı yapacak oyuncu bulunsa bile bu tarz oyuncuların maliyetlerinin yüksek olması gibi durumları göz önünde bulundurmamız gerekir.
İşte bu yüzden Trabzonspor taraftarı, sol koridoru iyi kullanan bir oyuncumuz olmadığı faktörünü de dikkate alıp Alanzinho transferi için başta Mahmut Aksu olmak üzere Başkan Sadri Şener ve ekibine teşekkür etmelidir.

Hedefe doğru yelkenleri doldurduk gidiyoruz. Teknede bu hızdan midesi bulanıp kusanlar olacaktır çünkü bünyeleri böyle bir hızı ve fırtınayı kaldırmaz, onlar ağır ve hedefsiz, küçük çıkarları için yol alırken, kaptan köşkünde keyif yapıyor olmayı tercih ederler.
Ne hocayı ne yönetimi yerel medyaya yedirtmemek için herkes üstüne düşeni yapmalı…Bu Yönetim gücünü Trabzonspor taraftarından almaktadır… Medyada yer alan felaket tellalları gibi kliklerin taraftarlarından değil!

28 Ocak 2009 Çarşamba

Rogerio Oliveira Da Costa'dan Alan Carlos Gomes da Costa'ya

Bugün Stabaek takımından transfer ettiğimiz Alan Carlos Gomes da Costa'nın (bundan sonra Alanzinho olarak anılacaktır ) imza görüntüleri internet sitelerine düştüğünde bizim samba hikayemiz kimle ne zaman başlamıştı diye düşündüm. Sahi Trabzonspor formasını giyen ilk Brezilyalı'yı hatırlayanınız var mıdır, kaç yılında gelmişti, hangi sezon oynamıştı?

Hafızasını biraz zorlayan Trabzonspor'lular ilk Brezilyalı futbolcumuzun 99-2000 sezonunda forma giyen Rogerio Oliveira Da Costa olduğunu hatırlayacaktır. Bize gelmeden önce Makedonya'nın en iyi oyuncusu seçilen bu futbolcu 2006 yılında 29 yaşında iken uyuşturucudan ölmüştü.

Oliveira'dan sonra 2001-2002 sezonu başında gelen Aurelio, Eduardo, Jarro ve Da Silva dörtlüsü ter döktü forma için. Trabzonspor sonrası Fenerbahçe'ye geçen ve sonrasında Türk statüsünde oynama hakkı kazanıp Ulusal Takım için mücadele eden Aureli dışında bu dörtlünün şu anda ne yaptığından haberimiz yok. Da Silva'nın da bizden sonra Elazığspor macerası olduğunu az çok bir çoğumuz hatırlar.

Bu 4'lünün ardından 2005 Ağustosu'nda yaptığımız Jefferson-Eller transferlerine kadar Brezilyalı gelmedi takımıza. Ayrıldığı takım taraftarlarının kulübe baskın düzenleyip yönetimlerini protesto ettiği söylenen Jefferson halen ligimizde Konyaspor formasıyla güzel goller yiyor. Yarım sezon Trabzonspor forması giyebilen Eller ise eski kulübü Internacional'le kıtalararası şampiyon olduktan sonra Atletico Madrid'e gitmişti ancak o da şu anda futbol hayatına kırmızı-beyazlı Madrid forması yerine ülkesinin siyah-beyazlı takımı Santos'la devam ediyor.

Son Brezilyalı da 2006 Temmuz'unda Almanya'dan gelip kısa süreli Trabzon macerası yaşayan, Ziya Doğan'ın gazabından nasibini alıp geldiği ülkenin yolunu tutan Marcelinho idi. O da bizden sonra Wolfsburg'a gitmişti. Kendisinden son haber aldığımızda ülkesinin takımı Flamengo'da oynuyordu.

İşte tüm bu saydığım 8 Brezilyalı'dan sonra 9. sambacımız Alanzinho oldu. İlk Brezilyalımız Rogerio Oliveira ile aynı soyadı taşıyan Alanzinho'nun Koltastı'ya yeni figürler katması, 25 yıllık hasrete bitirecek efsaneler arasında olması dileğiyle hayırlı uğurlu olsun.