13 Mart 2009 Cuma

Sahalarda Görmek İstediğimiz Türden Hareketler

Udinese deplasmanında Zenit'li hanım kızımız. Geçen haftalarda Zenit tribün liderlerinin maçlarda bayan taraftar istemediklerini okumuştuk. Böyle güzellikler nasıl istenmez araştırma konusu olmalı.

12 Mart 2009 Perşembe

Zenit Vurgun Yedi

Kupa 2'inin geçen son sahibi İspanya kampı sonrası gittiği Udine'den 2-0 mağlup dönüyor. Tekke 61'de Pogrebnyak'ın yerine oyuna girdi. İlk bir kaç pozisyonda oyunu rahatlatması, topu saklayıp sıkıntısız bölgelere aktarması dışında 77. dakikada topa hamlesini geciktirince takımını mutlak golden etti. Halbuki takımı Zenit 2. yarıya direkten dönen toplarıyla başlamıştı.

Benim izlediğim kadarında ortada devam eden maçı Udinese 85'te Quagliarella ve 90+4'te Odobo'nun düşürülmesi sebebiyle penaltı kullanan Di Natale'nin golleriyle 2-0 kazandı.

Zenit'in rövanşta işi zor, lakin futbol bu, hiç birşey imkansız değil.

Kupadaki diğer sonuçlar;

Hamburg-Galatasaray: 1-1
CSKA Moskova-Shakhtar Donetsk: 1-0
Dinamo Kiev-Metalist Kharkiv: 1-0
Paris SG-Braga: 0-0
Werder Bremen-St. Etienne: 1-0
Marsilya-Ajax: 2-1
Manchester City-Aalborg: 2-0

Zamanın Eli

Karadeniz ezgileri ve Sezen Aksu dışında müzik takıntım yoktur. Çokça söylenen "kulağıma hoş gelen herşeyi dinlerim" cümlesini ben de benimsemişimdir. Son günlerde Funda Arar'ın son albümü "Zamanın Eli" kulağıma hoş geliyor. Necip Fazıl'ın Kaldırımlar'ıyla tanımıştık kendisini. Yine dinlenesi bir albüm çıkarmış sağolsun.

Durulmalı, Geceler ve Ateş Düştüğü Yeri Yakar şarkıları diğerlerinden bir adım öne çıkmış bence. Tavsiye ederim herkese.

Issız sokaklarında yürürken bir şehir
Ne kadar tanıdıksa o kadar boş gelir
Gördüğün bütün yüzler bir birine benzer
Gün geçer yaraları silerse zaman siler
Issız sokaklarında yürürken bir şehir
Ne kadar tanıdıksa o kadar dar gelir
Bu şehirde daha durmak sanki akla zarar
Gün geçer yaraları sararsa zaman sarar

Güneş olmalı sıcacık sicak
Çiçek olmalı solmayan onu bulmalı
Yağmur olmalı sakince ince yağmalı
Durulmalı, durulmalı, durulmalı...

11 Mart 2009 Çarşamba

Zenit'in Udine Seferi

Sessiz sedasız Türkiye kampı yaptı Zenit. 3 maç oynadı Antalya'da ve ardından İspanya'nın Malaga'sına geçtiler. "Son kazanan takım" sıfatıyla mücadele ettikleri UEFA Kupası'nda Udinese deplasmanı öncesi İspanya'da 2 hazırlık maçı oynadılar. Biri Viborg'la, diğeri Ermenistan'ın Mika takımıyla. Mika'yı 2-1, Viborg'u 4-0 yendiler. Bu iki maçta da takımının son golünü Tekke aldı. 18 kişilik maç kadrosundaki 3 forvet oyuncudan birisi. Galatasaray'dan Meira'yı 3 yıllığına transfer eden Zenit, bu oyuncuyu statü gereği UEFA Kupası'nda oynatamıyor. Rusya liginin ilk hafta maçında Pazar günü deplasmanda Spartak Moskova ile oynayacaklar. Bir açıdan bu sezonki ilk resmi maçları yarınki Udinese maçı olacak yani. Bir önceki turda Stutgart'ı iki maçta da 2-1 yenerek Udinese ile eşleştiler. Stutgart eşleşmesinde Tekke 18 dakika forma giyebildi. Son iki maçtaki golleri, kamptaki performansıyla maça 11 başlayabilir.

Udinese Seri A'da 11. sıradalar. Son hafta deplasmanda 10 kişilik Roma'dan öne geçmelerine rağmen 1 puanla döndüler. Kupada bir önceki turda Lech'i 2-2'nin rövanşında deplasmanda 2-1 yenerek turladılar. Tecrübeli oyuncu Di Natale Roma deplasmanında 25. dakikada sakatlanarak oyundan çıkmıştı, bu maçta oynamama ihtimali var. Kısa süreli İstanbul turu atan Türkiye orjinli İsviçreli Gökhan İnler ismine aşina olduğumuz oyuncuları.

Gönül tabii ki Tekke'den yana. Umarım oynar, umarım kazanırlar, umarım tur atlarlar.

#7

Süper ligde 23. hafta sonunda hala görevini sürdüren teknik direktör sayısı. Hala görevinin başında kalabilmiş 7 teknik direktörün 5 tanesi puan durumunda ilk 7 sıradaki takımlarda görev yapıyor. Küme düşme tehlikesiyle burun buruna olan takımlardan sadece İBB hocası Abdullah Avcı'yla yollarını ayırmamış.

Son olarak Nurullah Sağlam özdeşleştiği takımı Antep'ten ayrıldı. Kan değişikliği gerekiyor demiş istifa ederken. Yahu sen gidersen ya Sakıp Özberk gelir, ya Ümit Kayıhan, olmadı boştaki Ziya Doğan. Kan değişikliği bunun neresinde?

10 Mart 2009 Salı

Yeşiiiil Siyaaah Şampiyooon Kokoreeeçç


Önceki hafta Galatasaray'a tarihi boyunca Sami Yen'de ikinci kez 5 atabilen ligin dibindeki sanayi şehrinin takımı bu hafta Eskişehir maçında sahaya "Şampiyon Kokoreç" göğüs reklamıyla çıktı. Kulübün 40 Milyon USD civarında borcu olduğu, tüm gelirlerine temlik koyduğu okuduğumuz haberler arasında. 6 Bin Lira'ya malolan göğüs reklamını Şampiyon Kokoreç'in bazı şubelerine ortak olan Murat Hacıoğlu ayarlamış.

2002-2003 sezonunda bir kaç maç "Paşa Brode" reklamıyla çıkmıştık, hatta Antalya'da 23 Nisan 2003'te Türkiye Kupası'nı "Paşa Brode"li formayla kazanmıştık. Umuyorum ki sanayi kenti İzmit takımına sahip çıkar, yoksa kokoreç enerjisiyle ligin dibinden kurtulmaları zor.

9 Mart 2009 Pazartesi

Nike vs Lotto?


Bu sezon başına kadar Lotto idi Yattara'nın sponsoru. Hatta kendi ismine özel krampon bile üretmişlerdi önceki yıllarda.

Bu sezon ilk yarıdaki Galatasaray maçından beri Nike kramponlarla topunu oynuyor İbo. Yattara'nın bu seneki performansının beklenenden düşük olmasını kimi Katar'dan gelen transfer teklifine, kimileri gitmek istemesine, bazıları sakatlıklara, bir kesim de başka oyunculara gösterilen aşırı ilgiye bağlıyor.

Nike kusura bakmasın, Yattara Nike giydi giyeli performansı bizi memnun etmedi.

Haddini Aşmak

Dünya futbolunda az buçuk kariyer yapmış isimlerin ülkemize geldiğinde "Ali kıran baş kesen" moduna girmeleri oldukça can sıkıcı bir durum. Misal Carlos gibi hakikaten takdir edilmesi gereken futbol geçmişine sahip bir ismin, ülkedeki meslektaşlarının kendisine duyduğu saygıdan da güç alarak futbol sahasında topsuz durumlarda istediği gibi at koşturması yakışmadı dün akşam. Tolunay Hoca başkalarıyla tartışma halindeyken koşarak olay yerine intikal edip, Davos'ta moderatörün Başbakan'a yaptığı omza el atma hareketi, kendisi iyi niyetli olsa bile, rakip T.D'nin karizmasını çizmeye yönelik 10 kusurlu hareketten biriydi. Aynı maçta hakeme "deli" işareti yaptıktan sonra bu omza el atma girişiminde bulunması ne demek istediğimi anlatmak için yeterli örneklerdir diye düşünüyorum.

Üstüne maçtan sonra Tolunay Hoca için "adını bile bilmediğim birisi, şampiyonluğa mı gidiyor da bu kadar agresif" gibi cümleler kurması Carlos'un halet-i ruhiyesini daha da net açıklıyor. Roberto abimize hatırlatmakta fayda var ki adını bile bilmediği TD'nin takımıyla Türkiye'ye geldikten sonra dördüncü lig maçını oynadı dün akşam, bu 4 maçın ikisini kaybetti takımı, ikisini kazandı, hem de son maçta kendi deplasmanda 4 attı bu adını bilmediğin teknik direktörün takımı. Sonuçlar çok önemli değil, ancak ne kadar parlak geçmişe sahip olursa olsun hiç bir futbolcu "adını bile bilmediğim" diyerek kimseyi küçümseme hakkına sahip değil. En nihayetinde burası ne Katar Ligi, ne de Dubai. Sonra çıkar adını bile bilmediğin Yattara'lar, sahada rezil eder adamı.

8 Mart 2009 Pazar

Jean Marie Pfaff

SK Beveren'de başlamıştı futbol hayatına ve 10 sene o takımın formasını giydi. Ardından Bayern Münih'e transfer oldu, orada lig ve kupa şampiyonlukları yaşadı 6 sene boyunca. Peşinden tek sezonluk Lierse macerası ve sonrasında Trabzonspor.

Birçok iyi kaleci geldi Türkiye'ye ve Pfaff belki de o zamana kadarki en kariyerlisiydi. Param var alınabilecek en iyisini alırım mantalitesindeki Mehmet Ali Yılmaz'ın döneminde, Fenerbahçe'nin Toni Schumacher transferine misilleme olarak alınmış, çok içmesi, basın mensuplarıyla idman sahasında kavgası derken Trabzonspor hikayesi de kısa sürmüştü. O kısa süren hikayede babamın beni götürdüğü bir idman sonrası saçımı okşarkenki 5 saniyelik hadiseyi hatırlarım adını duyunca, bir de köy kahvemizin duvarında asılan şiirdeki "Jean Marie'nin önünde Kemal ile Yesiç var" dizesini. Uzun zaman kendisiyle ilgili haber göremediğimiz Pfaff, önceki yıl kısa süreli Trabzon ziyaretiyle yeniden kısa süreli de olsa gündemimize girmişti ama sonrasında yine kendisinden haber alamaz olduk.

Kalecilik yaptığı zamanı çok net hatırlamıyorum, o bakımdan sporcu kişiliğinden bahsedemeyeceğim. Lakin eski dost Pfaff, futbolu bıraktıktan sonra spordan uzaklaşmamış, kendini biraz ticarete vermiş, biraz da sosyal sorumluluk projelerine. Ve tüm bunları kendi adıyla kurduğu şirket/dernekle yapıyor.

Spordan uzaklaşmadığını söylemiştim. Jean Marie Pfaff kendi adıyla bir bisiklet kulübü kurmuş. Bu kulüpte kendisi de dahil olmak üzere 27 sporcu bulunuyor. Bu bisiklet kulübü biraz sonra bahsedeceğim sosyal sorumluluk projelerinde de aktif rol alıyor. JM Pfaff'ın bisikletle olan birlikteli sadece kulüp bazında değil, aynı zamanda geçtiğimiz yıldan beri, JM Classic adında 80 km'lik bir bisiklet turu da düzenliyor abimiz. 2009 yılındaki JM Classic bisiklet turu 24 Mayıs'ta yapılacak.

Bizde iken alkole olan düşkünlüğü ayyuka çıkmış olan efsane kaleci, Pfaff Şarapları'yla ticarete de girmiş durumda. 6 Euro'ya sattığı üç çeşit şarapların yanı sıra fiyatları 22-28 Euro arasında değişen üç farklı şampanyası da var.

Ve son olarak Pfaff'ın sosyal sorumluluk projeleri organize ettiği "JM Pfaff Fonu" adında bir vakfı var. Bu vakfı eşi Carmen ve kızları Lindsey'le birlikte idare ediyorlar. Bisiklet takımından, bisiklet turundan, sattıkları içkilerden ve çeşitli yardım organizasyonlarından elde ettikleri geliri özürlüler ve yardıma muhtaçlar için harcıyor. Braachat'tan Münih'e dek süren 850 KM'lik bir bisiklet turu da bu JM Fonu'nun organizasyonları arasında.

Benden bir önceki kuşağın çok net hatırlayabileceği eski kalecimiz Pfaff efsanesi aktif futbolculuk sonrasını ülkemizde alışık olduğumuz gibi yaşamıyor. Çalışıyor, spora devam ediyor, sosyal sorumluluk projeleri düzenliyor. Bizimkilerin örnek alması dileğiyle...

#61 Kökenli Futbolcular

2 Hafta önce Avni Aker'de Denizli'ye kaybettiğimizde sahanın en iyisi Çağlar Birinci idi. Dün Konya'ya yenilirken de sahanın en iyisi, Yattara'nın şutu haricinde ekstra performans sergilemese de yine bir Trabzonlu, Oğuzhan Bahadır idi.

Çok büyük meziyetleri olan bir kaleci değil, hatta takımının birinci kalecisi de değil. İlk amatör lisansını Niğde Köy Hizmetleri'nde çıkartmış, ardından Niğdespor'da profesyonel olmuş, peşinden Zonguldakspor'a geçmiş, sonrasında sırasıyla Ankaragücü, Elazığspor ve son olarak da Konyaspor formalarını giymiş Oğuzhan. Geçen hafta Galatasaray maçında yumurtlayan Jefferson'un yerine memleketinde takımının kalesini korudu.

Umut ve Gökhan'ın gol atmama konusundaki ısrarları, Oğuzhan'ın iyi pozisyon almasıyla birleşince şampiyonluk yolunda kendi sahasında peşpeşe ikinci derin yarasını aldı Trabzonspor. Çağlar için söylediklerimizi Oğuzhan için de rahatlıkla tekrar edebiliriz. Kökü Trabzon'a dayanan futbolcuların Trabzonspor maçlarında normalden fazla performans sergilemeleri normaldir, çünkü herşeyden önce yapacakları muhtemel hatalarda, aportta bekleyen ağzı salyalılar komplo üretmekte birbirleriyle yarışacaktır. Bu duruma, hayallerini süsleyen Trabzonspor formasını profesyonel olarak giymelerinin birinci yolunun Trabzonspor'a karşı gösterecekleri mücadeleden geçmesini de eklersek bu futbolcu arkadaşların bizim maçlarda ekstra performans sergilemesini doğal karşılamak gerekir.

Ki bu futbolcu arkadaşlarımızın iyi oynaması, bir Trabzonlu olarak beni mutlu eder. Keşke bu performanslarını sadece Trabzonspor maçlarında değil de tüm maçlarda gösterseler, Türk futbolunun yıldızı olup transfer piyasasının en çok rağbet gören futbolcuları olsalar. O zaman daha da mutlu olurum.