18 Nisan 2009 Cumartesi
Topyekün Destek
Sezon başında kurulan basketbol takımı Beko Basketbol Ligi'ne çıkmak için mücadele ediyor. Çeyrek Final maçında eşleştiği Beykoz'a ilk maçta bu salonda yenilmiş. Hafta içi deplasmanda rövanşı almış. Son 4 arasına kalmak için bu maçı kesin alması gerek. 19 Mayıs kapalı spor salonu tarihi günlerinden birini yaşıyor. İçerisi tıklım tıklım. Takıma destek vermek için taraftar salonu doldurmuş, oturacak yer yok gelen bilgilere göre. Sadece taraftar mı var tribünde peki?
Asbaşkan orada, yöneticiler orada, teknik direktör orada, futbolcular orada, pilot takım bile orada.
Kolbastı da sizin hakkınız, sevinç gözyaşları da. Asıl şölen Antalya'dan sonra. Şimdilik kısa bir teşekkür, siz yeter ki lige çıkın, yaşattığınız sevincin karşılığını fazlasıyla alacaksınız.
17 Nisan 2009 Cuma
Futbol Yoktu Ki Kolbastı Olsun
En son Ankaragücü maçını kazanmıştı Trabzonspor kendi evinde, ve en son o maçta kolbastı oynamıştı futbolcular maçtan sonra. Fikstür bazında 4 hafta, gün bazında 70 güne tekabül eden kolbastısızlık vardı yani ortada. Kısacası taraftar evinde sevinmeyi unutmuştu/özlemişti.
Ligin bitmesine 7 hafta kalmışken ve de ortada yeni kurulmuş bir takım varken çok da güzel futbol beklemek mantıklı değil biliyoruz, ki zaten bu takım ligin ilk yarısını averajla ikinci kapatırken de iyi futbol oynamıyordu. Kaybetse de alkışladığımız, bizi mutlu eden, gurumuzu okşayan bir "mücadele" vardı ortada. Haftalardır göremediğimiz şey de işte o mücadeleydi. Hani taraftarın takımı ıslıklamasına, futbolculara küsmesine sebep olan şey işte bu mücadele etmeme haliydi.
Bu akşam da Yattara'nın ayakta alkışlanacak golü dışında hiç birşey yoktu takımda. Ne mücadele vardı ortada, ne de varını yoğunu ortaya koyan bir takım. Kaybetse de alkışlanan o 2008 yılının Trabzonspor'undan eser yoktu anlayacağınız. Ortasahanın ortasındaki Hüseyin-Colman-Selçuk üçlüsünün çok kötü olması, Gençlerbirliği oyuncularının hiç zorlanmadan bizim ceza sahamız önüne kadar katetmelerini sebep oldu. İlk 20 dakikada kritik iki müdahale yapan Cale'nin, sonrasında aynı kritiklikte hatalar yapması, Serkan'ın hem kademede hem de hücum bindirmelerinde eksik kalması, Umut'un yine ne yaptığını bilmeyişi (Yattara'nın golünde yaptığı koşuya dikkat edin) takımın kör topal 90 dakikayı bitirmesine sebep oldu.
Aslında bu akşam Sylva, Egemen ve birazcık da Alanzinho dışında çok da "iyi" denebilecek oyuncumuz yoktu bu akşam. Hal böyle olunca, sahada 90 dakika içinda futbol ve mücadele eksik kalınca, maç sonunda kolbastının olmayışı da iyi oldu. Kolbastı oynayıp kutlanacak birşey yoktu ortada yani.
Kazandık, umudumuz, ümidimiz devam ediyor. Yarın Konya Sivas'tan puan alırsa haftaya oynanacak maç daha da önemli olacak bizim için. Haftanın ilk maçını oynayıp kazanmanın verdiği rahatlıkla geri kalan maçları izleyeceğiz. Umarım istediğimiz/beklediğimiz sonuçlar çıkar diğer maçlardan.
Ps: Takımın gol atamamasını taraftarın baskısına bağlayan Ersun Hoca bu maçtan sonra biraz daha taraftar baskısı konusunu düşünsün.
Ligin bitmesine 7 hafta kalmışken ve de ortada yeni kurulmuş bir takım varken çok da güzel futbol beklemek mantıklı değil biliyoruz, ki zaten bu takım ligin ilk yarısını averajla ikinci kapatırken de iyi futbol oynamıyordu. Kaybetse de alkışladığımız, bizi mutlu eden, gurumuzu okşayan bir "mücadele" vardı ortada. Haftalardır göremediğimiz şey de işte o mücadeleydi. Hani taraftarın takımı ıslıklamasına, futbolculara küsmesine sebep olan şey işte bu mücadele etmeme haliydi.
Bu akşam da Yattara'nın ayakta alkışlanacak golü dışında hiç birşey yoktu takımda. Ne mücadele vardı ortada, ne de varını yoğunu ortaya koyan bir takım. Kaybetse de alkışlanan o 2008 yılının Trabzonspor'undan eser yoktu anlayacağınız. Ortasahanın ortasındaki Hüseyin-Colman-Selçuk üçlüsünün çok kötü olması, Gençlerbirliği oyuncularının hiç zorlanmadan bizim ceza sahamız önüne kadar katetmelerini sebep oldu. İlk 20 dakikada kritik iki müdahale yapan Cale'nin, sonrasında aynı kritiklikte hatalar yapması, Serkan'ın hem kademede hem de hücum bindirmelerinde eksik kalması, Umut'un yine ne yaptığını bilmeyişi (Yattara'nın golünde yaptığı koşuya dikkat edin) takımın kör topal 90 dakikayı bitirmesine sebep oldu.
Aslında bu akşam Sylva, Egemen ve birazcık da Alanzinho dışında çok da "iyi" denebilecek oyuncumuz yoktu bu akşam. Hal böyle olunca, sahada 90 dakika içinda futbol ve mücadele eksik kalınca, maç sonunda kolbastının olmayışı da iyi oldu. Kolbastı oynayıp kutlanacak birşey yoktu ortada yani.
Kazandık, umudumuz, ümidimiz devam ediyor. Yarın Konya Sivas'tan puan alırsa haftaya oynanacak maç daha da önemli olacak bizim için. Haftanın ilk maçını oynayıp kazanmanın verdiği rahatlıkla geri kalan maçları izleyeceğiz. Umarım istediğimiz/beklediğimiz sonuçlar çıkar diğer maçlardan.
Ps: Takımın gol atamamasını taraftarın baskısına bağlayan Ersun Hoca bu maçtan sonra biraz daha taraftar baskısı konusunu düşünsün.
Mazhar Abi'den 28. Hafta Öğüdü
Dünya (!) derbisindeki meydan muharebesi, cezalar, özürler, Sivas deplasmanında kalacak yer polemiği, Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final maçları, Chelsea-Liverpool, iş yoğunluğu, koşuşturmaca derken haftayı bitirdik.
Ligin 28. haftasının açılış maçında Gençlerbirliği'ni ağırlıyoruz Avni Aker'de. Ağırlama konusunda bizim kadar cömert bir takım daha yoktur şu ligde. Nerden çıkardın derseniz, açıp fikstürü, oynanmış maçları baktım. En son Ankaragücü'nü yenmişiz Trabzonda. Sonrasında oynadığımız Denizli-Konya-Galatasaray-İBB maçlarından 2 puan çıkartabilmişiz. En son yine bir başkent takımını yenmiş olmamız, bu sezon Ankara takımlarıyla oynanan 7 maçtan 21 puan çıkarmış olmamız geliyor aklıma sonra.
Derken bilgisayarda Mazhar Alanson'un Cem Yılmaz'la oynadığı filmde söylediği şarkı çalmaya başlıyor. "Benim hala umudum var, isyan etsem de istediğim kadar" cümlesiyle giriş yaptığında tebessüm beliriyor yüzümde.
Bakıyorum fikstüre, lider Sivas deplasmanda düşme hattındaki Konya ile oynuyor. Konya geçen hafta düşme potasındaki rakibi Gençlerbirliği'ne yenilmiş, bu hafta da diğer rakipleri Denizli en altın bir üstündeki Kocaeli'yle, Ankaragücü para sıkıntısı çeken Eskişehirle oynuyor. Kazanamasa da puan almak zorunda Konya yani. Hafta başında bir yöneticisinin Giray Bulak hakkında söylediklerini de hatırlayınca, Konya bu maçtan kesin puan çıkartır diyorum. E Sivasla arada 6 puan fark var, haftaya da bizimle oynuyor. Yani bu haftaki olası puan kaybında (hatta mağlubiyette) Sivas deplasmanından alacağımı 3 puan bizi farklı yerlere götürüyor.
Beşiktaş da eski hocası Ertuğrul'un çalıştırdığı, hasmı Bursaspor'la oynuyor. Ortam taraftar bazında baya gergin. Ki onlar da haftaya büyüklerin belalısı Eskişehir'e yol alacaklar. İçerdeki Fenerbahçe ve Galatasaray maçlarını saymıyorum bile. Demek ki önümüzdeki haftalarda puan kaybetmeleri beklenebilir.
Bizim puan kaybına uğramamız da olabilir tabii ki, ama tüm bunları düşününce, Cale'nin hafta başında söylediklerini de hatırlayınca, daha çok inanmak lazım diyorum.
Biraz daha açıyorum müziğin sesini. Mazhar Abi sanki bana sesleniyor "benim hala umudum var" derken. Kırma ümidini, daha herşey bitmedi. "Eskişehir maçında tur atarız" sözümü de hatırlıyorum tekrar. Saate bakıyorum, mesai bitmiş. Acele etmek lazım. Malum İstanbul'un Cuma trafiği. Körpü geçilecek, Anadolu yakasına gidilip maç izlenecek.
Benim hala umudum var...
.............................
Trabzonspor muhtemel 11'i;
Tony-Serkan-Egemen-Song-Cale-Hüseyin-Selçuk-Colman-Yattara-Alanzinho-Gökhan Ünal
Barcelona vs Chelsea
16 Nisan 2009 Perşembe
Şimdi Neredeler? #Vugrinec
97 yılında Trabzonspor'a gelen, Trabzonspor'da 3 yılda oynadığı 85 maçta 29 gol atan Davor Vugrinec'in şu anda ne yaptığını, nerede olduğunu merak eden var mıdır bilmem. Hatta kimin aklına durduk yere bu oyuncu gelir hiç bilmem. Ama benim aklıma geldi.
Cale Trabzonspor'a gelmeden önce Dinamo Zagreb'de Vugrinec'le birlikte oynuyordu. Hatta imza töreninde Vugrinec'ten Trabzonspor hakkında bilgi aldığından bahsetmişti.
İlk kez Trabzonspor forması giydiğinde aslında 95-96 sezonunun iskelet kadrosu henüz bozulmamıştı.Hami-Ogün-Abdullah-Ünal-İskender-Orhan Çıkrıkçı Trabzonspor forması giymeye devam ediyorlardı. O sezon kadroda Selahattin, Fatih, Hami, Bayern Münih alt yapısından yetişmiş Çetin gibi gole yakın isimler de vardı. Daha sonra Gökdeniz, Campbell gibi isimlerle birlikte sahaya çıktı. Hatta hatta lig lideri Sivas'ın Hocası Bülent Uygun'la aynı formayı giymişliği bile vardır.
Kariyerinde Lecce-Atalanta-Catania gibi 3 İtalyan kulübünde forma giymişliği de var olan Vugrinec futbol yaşantısını ülkesinin NK Zagreb takımında devam ettiriyor. Hırvat liginde 7. sırada olan takımda Davor takımının en golcü oyuncusu ve şu ana kadar 9 golü var. Kariyerinin son demlerindeki bir oyuncu için hiç de fena sayılacak bir rakam değil. Takımı son hafta Osijek'i içerde 1-0 yenmiş ve haftasonunda Vugrinec'in profesyonel kariyerine başladığı Varteks ile deplasmanda oynayacaklar. Vurginec takımı için son golünü 18 Mart'ta Hırvatistan kupası yarı final maçında deplasmanda ezeli rakipleri, geçen yılki takımı Dinamo Zagreb'e penaltıdan atmış. Attığı gol de pek fayda etmemiş, zira içerde golsüz berabere kaldıkları Dinamo'dan deplasmanda 4 yemişler ve elenmişler.
Merak edenler için, 200 Bin Dolar bonservisle bizden ayrılıp Serie A'nın Lecce'sine yol alan Vugrinec'in durumu budur.
Bu arada, Vurginec abimiz kendini sanata adamış durumda. Yok yok, sanat için soyunanlardan değil, ancak ünlü Hırvat sanatçıların resim ve heykellerini toplayıp koleksiyoner yapacak kadar sanat meraklısı.
Cale Trabzonspor'a gelmeden önce Dinamo Zagreb'de Vugrinec'le birlikte oynuyordu. Hatta imza töreninde Vugrinec'ten Trabzonspor hakkında bilgi aldığından bahsetmişti.
İlk kez Trabzonspor forması giydiğinde aslında 95-96 sezonunun iskelet kadrosu henüz bozulmamıştı.Hami-Ogün-Abdullah-Ünal-İskender-Orhan Çıkrıkçı Trabzonspor forması giymeye devam ediyorlardı. O sezon kadroda Selahattin, Fatih, Hami, Bayern Münih alt yapısından yetişmiş Çetin gibi gole yakın isimler de vardı. Daha sonra Gökdeniz, Campbell gibi isimlerle birlikte sahaya çıktı. Hatta hatta lig lideri Sivas'ın Hocası Bülent Uygun'la aynı formayı giymişliği bile vardır.
Kariyerinde Lecce-Atalanta-Catania gibi 3 İtalyan kulübünde forma giymişliği de var olan Vugrinec futbol yaşantısını ülkesinin NK Zagreb takımında devam ettiriyor. Hırvat liginde 7. sırada olan takımda Davor takımının en golcü oyuncusu ve şu ana kadar 9 golü var. Kariyerinin son demlerindeki bir oyuncu için hiç de fena sayılacak bir rakam değil. Takımı son hafta Osijek'i içerde 1-0 yenmiş ve haftasonunda Vugrinec'in profesyonel kariyerine başladığı Varteks ile deplasmanda oynayacaklar. Vurginec takımı için son golünü 18 Mart'ta Hırvatistan kupası yarı final maçında deplasmanda ezeli rakipleri, geçen yılki takımı Dinamo Zagreb'e penaltıdan atmış. Attığı gol de pek fayda etmemiş, zira içerde golsüz berabere kaldıkları Dinamo'dan deplasmanda 4 yemişler ve elenmişler.
Merak edenler için, 200 Bin Dolar bonservisle bizden ayrılıp Serie A'nın Lecce'sine yol alan Vugrinec'in durumu budur.
Bu arada, Vurginec abimiz kendini sanata adamış durumda. Yok yok, sanat için soyunanlardan değil, ancak ünlü Hırvat sanatçıların resim ve heykellerini toplayıp koleksiyoner yapacak kadar sanat meraklısı.
15 Nisan 2009 Çarşamba
Ölmek Bir Takım Uğruna, Ayrılmak Sevdiklerinden Çok Sevdiğinin Yolunda
Bazıları için kelimeler yetmez böyle zamanlarda insanın hislerini anlatmasına. İnsan hiç birşey söylemek istemez, saatlerce susmak ister, kimseyle göz göze gelmeden. Hangi mantık kalıbına sığar, hangi bahaneyle örtbas edilebilir ki bir futbol takımını izlemek için ölümün soğuk ceketini giymek.
Bugün, 17 yıl önce bir kupa maçı için Samsun'a giderken kaza geçirip vefat eden 6 Trabzonspor şehidinin aramızdan ayrılışının yıldönümü. Ruhunuz şad, mekanınız cennet olsun Neşat Akyazı, Kürşat Akyazı, Yusuf Sevgi, Hasan Sevgi, İsmail Akyazı ve Ziya Kara. Şampiyonluk kupası sizin mezarınıza da gelecek.
.........................................
Rahmetli Orhan Kaynar'ın 16 Nisan'da Hürriyet'te çıkan yazısı;
"Maçı mı izledik, yoksa hazin bir tören mi anlayamadık. Öylesine gergin bir maç ki, herkes "Şu karşılaşma kazasız belasız bitsin" diye dua ediyordu. Trabzon'dan, Ankara'dan, İstanbul'dan binlerce kişi Samsun'u adeta istila etmişti. Hele sabahın erken saatlerinde 6 Trabzonsporlu taraftar trafik kazasında ölünce, gerginlik de had safhaya ulaştı.
Karşılaşma öncesi süren gerginlik, Trabzonsporlu ve Beşiktaşlı iki taraftarın ellerinde bordo mavili ve siyah beyazlı bayraklarla üstelik kol kola statta tur atmaları gerginliği azaltttığı gibi, eski olaylar bir anda unutulup, gözler 90 dakikalık mücadeleye döndü.
İşte böylesine bir maçta, Cyzio'nun fizik gücünü bastırıp, Trabzonspor'u 1-0 öne geçirdiği gol, bordo mavili taraftarlara bayram sevinci yaşattı. Karşılaşmanın ikinci yarısında Trabzonspor birçok net pozisyon daha yakaladı. Ancak son vuruşu yapmakta başarısızdı.
Sahada oynanan futbolu anlatmaktan çok şunları söylemem gerekli. Dün bana göre aklı selim kazandı. Herkes şapkasını çıkartıp önüne koymalı. Trabzonspor Taraftarı akıllı olmalı. Bir Trabzonsporlu olarak, Trabzonspor'un yakaladığı finale sevinemedim. Aklım hep o gencecik bordo mavili futbol şehidi taraftarlardaydı. Başsağlığı dilemekten başka elden ne gelir ki?"
Orhan Kaynar
16 Nisan 1992 - Hürriyet
Bugün, 17 yıl önce bir kupa maçı için Samsun'a giderken kaza geçirip vefat eden 6 Trabzonspor şehidinin aramızdan ayrılışının yıldönümü. Ruhunuz şad, mekanınız cennet olsun Neşat Akyazı, Kürşat Akyazı, Yusuf Sevgi, Hasan Sevgi, İsmail Akyazı ve Ziya Kara. Şampiyonluk kupası sizin mezarınıza da gelecek.
.........................................
Rahmetli Orhan Kaynar'ın 16 Nisan'da Hürriyet'te çıkan yazısı;
"Maçı mı izledik, yoksa hazin bir tören mi anlayamadık. Öylesine gergin bir maç ki, herkes "Şu karşılaşma kazasız belasız bitsin" diye dua ediyordu. Trabzon'dan, Ankara'dan, İstanbul'dan binlerce kişi Samsun'u adeta istila etmişti. Hele sabahın erken saatlerinde 6 Trabzonsporlu taraftar trafik kazasında ölünce, gerginlik de had safhaya ulaştı.
Karşılaşma öncesi süren gerginlik, Trabzonsporlu ve Beşiktaşlı iki taraftarın ellerinde bordo mavili ve siyah beyazlı bayraklarla üstelik kol kola statta tur atmaları gerginliği azaltttığı gibi, eski olaylar bir anda unutulup, gözler 90 dakikalık mücadeleye döndü.
İşte böylesine bir maçta, Cyzio'nun fizik gücünü bastırıp, Trabzonspor'u 1-0 öne geçirdiği gol, bordo mavili taraftarlara bayram sevinci yaşattı. Karşılaşmanın ikinci yarısında Trabzonspor birçok net pozisyon daha yakaladı. Ancak son vuruşu yapmakta başarısızdı.
Sahada oynanan futbolu anlatmaktan çok şunları söylemem gerekli. Dün bana göre aklı selim kazandı. Herkes şapkasını çıkartıp önüne koymalı. Trabzonspor Taraftarı akıllı olmalı. Bir Trabzonsporlu olarak, Trabzonspor'un yakaladığı finale sevinemedim. Aklım hep o gencecik bordo mavili futbol şehidi taraftarlardaydı. Başsağlığı dilemekten başka elden ne gelir ki?"
Orhan Kaynar
16 Nisan 1992 - Hürriyet
14 Nisan 2009 Salı
Porselenci Tymoshchuk
Shota #1
Geçen hafta Aras bebeğe Shota-Arçil fotoğraf albümü ekleyeceğimi söylemiştim. Elimdeki Shota-Arçil'in Trabzonspor yıllarından kalan fotoğraflarını tek seferde değil bir kaç bölümde yayınlamanın doğru olacağını düşündüm. İlk fotoğrafta Aras'a söz verdiğimiz gibi Galatasaraylı Hayrettin de var. Shota yerde Tugayla birlikte, ceza sahasının içinde kulakçı Vedat İnceefe de var.
İkincisi Shota'nın gol krallığı kupasını Trabzonspor'un ilk gol kralı Necmi Perekli'nin elinden aldığı törenden.
To Be Continued...
13 Nisan 2009 Pazartesi
Ali Kemal vs Beckenbauer
Tarih: 20 Aralık 1975
Yer: İstanbul İnönü Stadı
Türk Milli Takımı, 74 Dünya Kupası sahibi Almanya'yı konuk ediyor. Çamur gölü halini almış İnönü'de Rasim Kara, Fatih Terim, Turgay Semercioğlu, Engin Verel'li Milli Takım, Kaiser'li Almanya'dan 5 yiyor.
Siyah-Beyaz fotoğrafta Trabzonspor tarihinin uğruna mitingler düzenlenecek kadar çok sevilecek, Liverpool'lu Smith'in karşısında topa basıp horon oynayacak kadar kendine güvenen, büyüklerimizden dinlediğimiz kadarıyla yetenekleri rakibini sahada ağlatacak kadar üst düzey olan, biraz hırçın, biraz umursamaz, ama çokca delikanlı futbolcusu, faroz çocuğu Ali Kemal, Almanların Kaiser'ini arkasına almış, topla seğirtiyor.
Şu dünyaya geç geldiğimi düşünüp hayıflanmama sebeptir Ali Kemal.
Ps: Fotoğraf için Zaman Sporvizyon ve Mehmet Yılmaz'a teşekkürler.
12 Nisan 2009 Pazar
İzlemedeyiz
Üstteki fotoğraf 12 Ağustos 2007 tarihinde Avni Aker'deki olaylı Sivasspor maçında çekildi. Alttaki de 12 Nisan 2009'da Sami Yen'deki Dünya (!) derbisinden.
İki maçta da uzatma dakikalarında gerginlikler oldu, ikisinde de kırmızı kartlar çıktı, ikisinde de sahaya adam girdi, ikisinde de sahaya giren adamlar turuncu giymişti. Bu yazı yazıldığında saat 23.00 idi ve sahaya giren turuncu formalı Galatasaray taraftarından, stattaki güvenlik zaafiyetinden, şiddetten, sahaya giren adamın futbolcuları öldürebileceğinden bahseden olmadı. Yayıncı kuruluştaki kabzımalın yorumcu olduğu Maraton programında bahsi geçen kabzımal sahaya giren turuncu formalı ekranda gösterilirken "çakma arda sahaya girdi" cümlesinden başka birşey söylemedi.
Aslında bu duruma pek de şaşırmış değiliz. İki yüzlülerin omurgasızlığına çok alışkınızdır. O iki yüzlüler ki Trabzon'u her zaman şiddetle birlikte anar, diğerlerinde bu olayları görmezden gelirler.
Şimdi gözümüz dürüst, tarafsız, adil olduğunu savunan federasyonda. Bakalım ne ceza verecekler şu sahaya atılan yabancı maddelere, uzatmalarda tribünden adamın sahaya atlamasına.
14 Atsan Neye Yarar
5 haftadır aldığın toplam puan 2, üstündeki en yakın rakibinle puan farkın, sıralamada bulunduğun yer gibi 5. Her ne kadar yeni kurulmuş bir kadro olsan da her sezon yarışın içinde olan asli rakiplerinden ikisi çok kötü durumda.
Üstelik ligin ilk devresini averajla ikinci bitirmiş, ikinci devreye çok iyi futbol oynadığın iki maçla hızlı bir giriş yapmışsın. O noktadan buraya gelmişsin. Üstelik 23 hafta kötü oynasan da seni destekleyen taraftarını da sahada mücadele etmeyerek küstürmüşsün.
Durum buyken lig sonuncusuyla oynuyorsun, devre arasında Norveç'ten gelen Brezilyalı bücürünün maça hareket getirmek isteyişine takım kaptanın ve Arjantinlin biraz ayak uyduruyor, bir de sahadaki rakibinden sezon öncesinde transfer ettiğin stoperin. Gerisi bildiğin gibi. Forvetin haftalardır olduğu gibi savruk, ne yaptığını bilmeden, asli amacının farkında olmadan sahada bir yerden bir yere koşmaya çalışıyor. Katar trenini son anda kaçıran Ginelinin aklı hala menejerlerin almak istediği parada kalmış. İlk devre rakip kaleciyi, kendi kaptanının çatala attığı kafa dışında pek de zor durumda bırakamamışsın. İkinci yarıya lig sonuncusu rakibin bir eksik kalarak başlamış, hem skor hem de sayıca üstün durumdasın ama değişen birşey yok. Hikayeden 2 gol daha buluyorsun ama ne baskı var, ne de güzel oyun. Şu rakibine 4 değil 14 gol atsan neye yarar ki, avcunun içindeki çeyrek asırlık hasreti giderecek fırsatı geçtiğimiz hafta yolcu etmişsin.
Maçtan akılda kalan Alanzinho'nun hareketliliği, Giray'ın sırıtmaması (en azından istekli olması), Isaac ve Ceyhun'un neden ilk onbir çıkamadığının sebebinin anlaşılması, maç öncesinde Ergün Pembe'ye ikram edilen fındıklar, Selçuk Şahin'in gördüğü komik kırmızı kart. Bu Isaac'ın GS maçındaki krampon skandalının ardından dün Alanzinho'nun verdiği pasta mevsim değişene kadar ofsaytta beklemesi gösteriyor ki kendisi Pekin Olimpiyatlarında kalmış. Boşuna kendisiyle vakit kaybetmemek gerek.
Velhasıl kelam, 10 kişi kalmış sonuncuya 4 attık, değmeyin keyfimize (!)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)