9 Haziran 2009 Salı
Tepecik bile sana fazla
Yüzünü gördüğümde midemi bulandıran, beni futboldan soğutan isim Ziya Doğan. Bugün ajanslara düşen bir haberde 2.Lig B kategorisi takımlarından Tepecikspor'la anlaştığı yazıyordu. Yüzümde inceden bir tebessüm oluştu, keyfim yerine geldi şu sıcak ve nemli İstanbul gününde. Böyle çapsız ve yetersiz bir teknik direktör için Tepecikspor bile fazla...
25 Mayıs 2009 Pazartesi
Alan'ın Dövmeleri
Vücudunun çeşitli bölgelerinde toplam 6 tane dövmesi var Alanzinho'nun. 3 tanesi açık açık görülüyor ki Hristiyanlıkla alakalı. Kalan üç taneden biri bu sol kolunun arkasında Japonca/Çince yazılmış olanı. Bilmiyorum, belki de bu da yine dinle alakalı bir şeydir.
İki kürek kemiğinin arasında İngilizce "God" yazdırtmış.
Sağ kolunda "Tanrı'nın Kuzusu" anlamına gelen "Agnus Dei"
Sağ bileğinde haç ve "Jesus Crists"
Sol kolunun içinde yıldız.
Ve sağ bacağında çekiç balığı.
Dövme konusunda takımdaki rekor 9 dövmeyle Gustavo Colman'da. Belki bir gün O'nun dövmelerini de koyarız.
PS:Fotoğraflar özel çekimdir. Kullanan arkadaşlar umarım kaynak gösterirler, zira fotoğrafların güzelliği bozulmasın diye üzerine eşşek kadar Sağ Açık Blog yazmadım.
21 Mayıs 2009 Perşembe
20 Mayıs 2009 Çarşamba
Ateşten Gömlek
Bile Bile lades mi denir buna, ya da başlıktaki gibi ateşten gömlek mi? Lig bitmesine iki hafta kala Konyaspor'un 9 yıl aynı hocayla çalışacağını söyleyen başkanı Mehmet Ali Kuntoğlu önderliğindeki yönetimi Giray Bulak'ı kovdu ve göreve Konyaspor'dan çıkıp adını Türk futboluna yazdırmış en ünlü ismi getirdi. Ünal Hoca'nın göreve gelmesinde Konya açısından yerli olmasının etkisi büyük. Trabzonspor'da da çok rastlamışızdır buna, takımın en sıkıntılı dönemlerde hep yerli bir isme teklif götürülür, o isim de hep "görevden kaçamayız" diyerek iş başı yapardı. Taraftarın kendisini ne kadar çok sevdiği, ya da O'na ne kadar çok güvendiği gece yarısından sonra havaalanında çekilmiş aşağıdaki fotoğraflardan anlaşılabilir.
Konya'nın durumu çok zor.Onaltıncı sıradalar ve iyi futbol oynamıyorlar. Bir de üstüne Fenerbahçe deplasmanına çıkacaklar bu hafta. Futbol tanrıları Ünal Hoca'nın yardımcısı olsun.
Konya'nın durumu çok zor.Onaltıncı sıradalar ve iyi futbol oynamıyorlar. Bir de üstüne Fenerbahçe deplasmanına çıkacaklar bu hafta. Futbol tanrıları Ünal Hoca'nın yardımcısı olsun.
19 Mayıs 2009 Salı
Trabzonspor Kart
Yarın TS Club merkez mağazasında satışa çıkıyor. Trabzonspor'un taraftarı için çıkardığı sadakat kart.
Faydalarından bazıları;
-Kombine almak için bu karta sahip olmak şart
-Sezon içinde satışa çıkacak biletleri öncelikli satın alma imkanı
-TS Club'larda indirim
-Öncelikle kulüp sponsorlarının mağazalarında indirimli alışveriş imkanı
-Daha sonra sisteme dahil edilecek diğer üye iş yerlerinde indirimli alışveriş imkanı
-Özel etkinliklerde futbolcularla bir araya gelebilme imkanı
-Ağustos ayında hayata geçecek sanal operatör uygulamasında özel imkanlar
ve daha sonra katılacak diğer özellikler.
Fiyatı 25 TL, şimdilik sadece TS Club merkez mağazasından satılacak. Biletix bu sadakat kartla ilgili sistemini kurmak için gerekli çalışmalara başladı. Sitemi kurduğunda Biletix internet sitesinden, perakende satış noktalarından ve çağrı merkezinden de satılacak. Hayırlı olsun...
Faydalarından bazıları;
-Kombine almak için bu karta sahip olmak şart
-Sezon içinde satışa çıkacak biletleri öncelikli satın alma imkanı
-TS Club'larda indirim
-Öncelikle kulüp sponsorlarının mağazalarında indirimli alışveriş imkanı
-Daha sonra sisteme dahil edilecek diğer üye iş yerlerinde indirimli alışveriş imkanı
-Özel etkinliklerde futbolcularla bir araya gelebilme imkanı
-Ağustos ayında hayata geçecek sanal operatör uygulamasında özel imkanlar
ve daha sonra katılacak diğer özellikler.
Fiyatı 25 TL, şimdilik sadece TS Club merkez mağazasından satılacak. Biletix bu sadakat kartla ilgili sistemini kurmak için gerekli çalışmalara başladı. Sitemi kurduğunda Biletix internet sitesinden, perakende satış noktalarından ve çağrı merkezinden de satılacak. Hayırlı olsun...
17 Mayıs 2009 Pazar
Allah'ım Sana Geliyorum
Kocaeli maçından sonra söylediklerim hala geçerli, ligin bitmesine 2 maç kalmışken sistem-oyun-kadro-oyuncu değişikliği tartışacak durumda değiliz. Kazandık, hem de uzatmalarda atılan golle. İlk yarı kötüydük, Yattara'nın erken sakatlanması belki de planları alt üst etti, ya da Colman'ın tutukluğu, ya da Ferhat'ın berbat oyunu. İlk düdükten son düdüğe kadar ayakta kalan tek bir oyuncu vardı, o da kaptan Hüseyin idi. İkinci yarının 55-60 dakikaları arasındaki beş dakikalık rölantideki oyunu dışında mükemmel oynadı, top kaptı, adam geçti, dikine de oynadı, ara pası da attı. Fazla birşey söylemeye gerek yok bu maçla ilgili. Kazanmanın mutluluğu paha biçilemez.
Haftaya Eskişehir'e gidiyoruz, sonrasında Fenerbahçe. Tamam üçüncü sıradayız ama
sonuna kadar takibe devam.
İlk vuruşunda İvankov köşeden çıkardı, ikinci vuruşunda barajdaki futbolcunun eline çarptı. Üçüncüsünde aldı topu, öptü, kokladı, kaleye baktı, vurdu, Mustafa Keçeli'den sekip yol tarafı kaleye gol oldu. Uzatmaların uzatmalarının uzatmalarında olunca bu gol, bize kendimizden geçmek kaldı. Formanı çıkartıp haftaya Eskişehir'de bizi Umut'la başbaşa bırakmasaydın daha da güzel olurdu ya neyse, senin canın sağolsun Gökhan...
Bursaspor taraftarını Avrupa rüyasından uyandırdığımız için özür dileriz, Avrupa Ligi için pasaport çıkartan arkadaşlar vizenin Trabzon'dan alınması gerektiğini unutmuşlardı sanırım. Avni Aker'de Bursa'ya yenilmeme serimiz devam ediyor, önümüzdeki yıllar için şimdiden hazırlığa başlasın arkadaşlar.
Golden sonra tribünlerin tellere akışına dikkat
14 Mayıs 2009 Perşembe
11 Mayıs 2009 Pazartesi
Tebrikler Milan
Portekiz'de Porto bitime iki hafta kala üst üste 4. şampiyonluğunu kazandı. Son maçta Bruno Alves'in golüyle Nacional Madeira'yı mağlup edip kupaya uzandı. Şampiyon olurken şu ana kadar oynadıkları 28 maçta 20 galibiyet 6 beraberlik 2 mağlubiyet almışlar.
Genç yaşta şampiyonluk kazanan Milan adına sevindim.
Genç yaşta şampiyonluk kazanan Milan adına sevindim.
Gökdeniz Attı, Rubin Liderliğe Devam
Rusya Premier Liga'da bu hafta Zenit kendi sahasında cezalı Tekke'den yoksun olarak çıktığı maçta Kyrlya Sovietov'u 2-0 yendi ve üçüncü sıraya yükseldi. Son şampiyon Gökdeniz'li Rubin Kazan da kendi evinde Tom'a 4 attı ve liderliği devam ettirdi. Rubin'in ikinci golünü Gökdeniz, son golünü de Hasan Kabze attı. Rubin'in son 2 maçta 9 gol atması dikkat çekici, aynı şekilde Saturn'un iki maçta 9 gol yemesi de. Toplu sonuçlar ve puan durumu;
10 Mayıs 2009 Pazar
Finale 3 Kala
Ligin bitmesine 21 gün kalmışken futbolu, oyun sistemini değerlendirecek değilim. Uzun zamandır benzer cümleleri çok kullandığımın farkındayım ancak bu saatten sonra yapılacak derin değerlendirmelerin de pek bir faydası olmayacağının bilincindeyim. Zaman destek verip inancı sahaya yansıtma zamanı. Tabii ki tüm bunları söylerken "Ferhat'ın sağ bek, Giray yedek otururken Tayfun'un stoper, Alanzinho dururken Serkan'ın sol açık oynamasını" eleştirme hakkımı saklı tutuyorum.
Açıkça görülüyor ki Ersun Hoca döneminde golcülerin çokça muzdarip olduğu şanssızlık hali Ahmet Özen göreve geldikten sonra pek görülmedi, ancak Umut'un beceriksizlik sendromu var gücüyle devam ediyor.
İlk yarıdaki maçta yine Gökhan Umut'a gol attırmıştı. O golden bir kaç dakika sonra benzer pozisyonda Umut topu Gökhan'a verememişti. Bu Cumartesi akşamı Gökhan Umut'a gol attırdığımda ilk yarıdaki maç aklıma geldi. Umut aynı pozisyonda Gökhan'a topu atamazdı dedim, ilahi kudret söylediklerimi 10 numaraya iletmiş olacak ki, Umut "sen öyle san" dercesine Gökhan'a asist yaptı.
Yattara'nın ilk yarının sonlarına doğru müsait pozisyondaki vuruşu auta gitmese, Gineli rahatça gol yapabileceği bu pozisyonu boşa harcamasa ikinci yarı oynanmadan maç bitmiş olacaktı. Kornerlerden gelen iki ortada kaçırılan kafa vuruşlarını pozisyondan saymıyorum.
İkinci yarıda Körfez'in baskısı, bizim oyunu geride kabullenip kontrayla çıkışlarımız vardı, ki Ahmet Hoca maç sonu konuşmasında genel stratejilerinin bu olduğunu söyledi.
Alanzinho oyuna girdiğinde "ben bu takımda olmalıyım" dedirtecek şeyler yaptı. Topu aldığında Kılıçaslan'a ulaşmaya programlanmış gibiydi. Birinde kendi gitti sona kadar, top yerden sekince istediği vuruşu yapamadı. Diğerinde Gökhan'a al sen at dedi, o sıralar "sakatım beni değişin" diyen Gökhan Kılıçaslan'ın üzerine gelmesini bekleyip müsait pozisyonu heba etti. Sonra uzatmalar oynanırken bu sefer olacak dedi, topu alınca ceza sahasının soluna doğru yöneldi, gözucuyla Kılıçaslan'a baktı, topu Körfez filelerine yollayıp biraz evvel Yattara'yı yerden yere vuran Kılıçaslan'a "Sana Bank Asya'da başarılar" dedi.
Maçtan akılda kalanlar, damdaki kedi, Yattara-Colman ikilisinin etkisizliği, golden sonra Ahmet Hoca'nın ünlü hareketinin yapılması, polissiz stadların ne derece ciddi tehlikeler taşıdığı. Şimdi Bursa'yı bekliyoruz, kazanıp rakiplerin puan kaybetmesini ummamız lazım, ki bu hafta İBB'den beklediğim sürprizi haftaya Ankaragücü'nden bekliyorum.
Video için gelgidersin.blogspot.com 'a teşekkürler
8 Mayıs 2009 Cuma
Süper Lig Bileti O'nda
Bazı futbolcular vardır, yıldız değildirler, sansasyonel transferler yapmazlar ancak gittikleri takımlara hep faydalı olur, o takımları hedefleri doğrultusunda sırtlarlar.
Geçtiğimiz haftasonu oynanan Manisaspor-Diyarbakırspor maçıyla birlikte iki takım da Turkcell Süper Lig'e yükseldiler. Diyarbakırspor'un sezon başı transfer ettiği Coşkun Süper Lig'e yükselme duygusunu 5. kez yaşamış bir oyuncu. Daha önce, Erzurumspor, Vestel Manisa, Antalyaspor ve son olarak geçen yıl Eskişehirspor'la bu duyguyu yaşayan Coşkun, bu yıl da Diyarbakırspor'u sırtladı.
Sırtları derken, bu sezon attığı gollere bakınca istatiksel olarak pek de sırtladı sayılmaz, çünkü rakip filelere sadece 5 gol gönderebilmiş. Kariyerini incelediğimizde oynadığı maç/gol oranının en düşük olduğu sezon bu sezondur. Ancak bonservissiz geldiği Diyarakırspor'da, yaşanan tüm mali sıkıntılara, devre arasında bir çok oyuncunun ayrılmasına rağmen kaptan olarak gemisini terketmedi, yılların verdiği tecrübesini kullanarak takıma abilik yaptı ve Diyarbakırspor'un tekrar Süper Lig'e çıkmasında pay sahibi oldu.
Aslında herkes O'nu Erzurumspor'u Sadi Tekelioğlu-Muzaffer Bilazer ikilisiyle birlikte lige çıkardığında tanımıştı. İlk kez forma giydiği Süper Lig'de ilk sezonunda 15 gol attı, sonraki sezon yarım devre Erzurum'da 6 gol, yarım devre de Konyaspor'da 9 gol attı. Ardından Denizlispor'a gitti ve orda da 13 gol attı. Sonraki sezon 7 gol attı Denizli'de. Peşinden Samsunspor'a geçti ancak orada sakatlıktan başını kurtaramadı ve dolayısıyla 2002-2003 sezonunu golsüz bitirdi. 2003-2004 sezonuna Denizlispor'da başladı, ilk yarıda 3 az maçta forma giydi ve devre arası Manisaspor'a transfer oldu. 2004-2005'te Manisa formasyla 10 gol atıp Manisa'nın Süper Lig'e yükselmesine katkı sağladı, 2005-2006'da Antalya'da 18 golü buldu ve takımı Süper Lig'e çıkardı, 2006-2007'de yine Antalya'da 9 gol attı ama takımın küme düşmesine engel olamadı. 2007-2008 sezonunun başında Kemal Amca'nın Sergen'le birlikte iki yıldız transferinden biriydi. 20 gol atıp Es-Es'in 12 yıllık Süper Lig hasretine son verdi. Ve bu sezon, biliyorsunuz ki Diyarbakırspor'la aynı duyguyu 5. kez yaşadı.
Coşkun'la ilgili iki ilginç bilgi vereyim. Birincisi futbola askerliği yaptıktan sonra, geç sayılabilecek bir yaşta başladı. İkincisi, Erzurumspor'u Süper Lig'e Sadi Hoca-Muzaffer ikilisiyle çıkardığını söylemiştim. Ardından Muzaffer-Coşkun ikilisi Denizlispor'a geçmiş, Sadi Hoca Trabzonspor'un başına gelmişti. 2001 yılının Kasım ayının başında Trabzonspor Denizlispor'u konuk ederken Muzaffer ilk 11'de, Coşkun da kulübedeydi. İlk 20 dakikada Trazonspor Zafer ve Da Silva'nın golleriyle 2-0 öne geçti. Denizlispor 21. dakikada saatlıktan sebep Bülent Ertuğrul'u dışarı aldı. Peşine 61. dakikada Serdal kırmızı kart görüp Denizlispor'u 10 kişi bıraktı. Hal böyle olunca, herkes maçın alındığını düşündü, Sadi Hoca PAF takımın forveti atmaca Kemal Serdar'ın oğlu Ferdi'yi sahaya sürdü. Ferdi daha sonra baskıdan sebep son vuruşu yapamadığını söylediği iki net pozisyonu harcadı. Son 5 dakikada Sadi Hoca'nın karşısına Erzurumsor'u birlikte Süper Lig'e çıkardığı Muzaffer-Coşkun ikilisi çıktı. 85'te Muzaffer penaltıyla farkı bire indirdi, 90+2'de Muzaffe'in kullandığı kornerd Coşkun kafasının arkasıyla yaptığı garip bir vuruşla durumu eşitledi. İki eski oyuncusunun attığı gollerle maçı kazanamayan Sadi Hoca bu maçın ardından istifa etmişti.
Geçtiğimiz haftasonu oynanan Manisaspor-Diyarbakırspor maçıyla birlikte iki takım da Turkcell Süper Lig'e yükseldiler. Diyarbakırspor'un sezon başı transfer ettiği Coşkun Süper Lig'e yükselme duygusunu 5. kez yaşamış bir oyuncu. Daha önce, Erzurumspor, Vestel Manisa, Antalyaspor ve son olarak geçen yıl Eskişehirspor'la bu duyguyu yaşayan Coşkun, bu yıl da Diyarbakırspor'u sırtladı.
Sırtları derken, bu sezon attığı gollere bakınca istatiksel olarak pek de sırtladı sayılmaz, çünkü rakip filelere sadece 5 gol gönderebilmiş. Kariyerini incelediğimizde oynadığı maç/gol oranının en düşük olduğu sezon bu sezondur. Ancak bonservissiz geldiği Diyarakırspor'da, yaşanan tüm mali sıkıntılara, devre arasında bir çok oyuncunun ayrılmasına rağmen kaptan olarak gemisini terketmedi, yılların verdiği tecrübesini kullanarak takıma abilik yaptı ve Diyarbakırspor'un tekrar Süper Lig'e çıkmasında pay sahibi oldu.
Aslında herkes O'nu Erzurumspor'u Sadi Tekelioğlu-Muzaffer Bilazer ikilisiyle birlikte lige çıkardığında tanımıştı. İlk kez forma giydiği Süper Lig'de ilk sezonunda 15 gol attı, sonraki sezon yarım devre Erzurum'da 6 gol, yarım devre de Konyaspor'da 9 gol attı. Ardından Denizlispor'a gitti ve orda da 13 gol attı. Sonraki sezon 7 gol attı Denizli'de. Peşinden Samsunspor'a geçti ancak orada sakatlıktan başını kurtaramadı ve dolayısıyla 2002-2003 sezonunu golsüz bitirdi. 2003-2004 sezonuna Denizlispor'da başladı, ilk yarıda 3 az maçta forma giydi ve devre arası Manisaspor'a transfer oldu. 2004-2005'te Manisa formasyla 10 gol atıp Manisa'nın Süper Lig'e yükselmesine katkı sağladı, 2005-2006'da Antalya'da 18 golü buldu ve takımı Süper Lig'e çıkardı, 2006-2007'de yine Antalya'da 9 gol attı ama takımın küme düşmesine engel olamadı. 2007-2008 sezonunun başında Kemal Amca'nın Sergen'le birlikte iki yıldız transferinden biriydi. 20 gol atıp Es-Es'in 12 yıllık Süper Lig hasretine son verdi. Ve bu sezon, biliyorsunuz ki Diyarbakırspor'la aynı duyguyu 5. kez yaşadı.
Coşkun'la ilgili iki ilginç bilgi vereyim. Birincisi futbola askerliği yaptıktan sonra, geç sayılabilecek bir yaşta başladı. İkincisi, Erzurumspor'u Süper Lig'e Sadi Hoca-Muzaffer ikilisiyle çıkardığını söylemiştim. Ardından Muzaffer-Coşkun ikilisi Denizlispor'a geçmiş, Sadi Hoca Trabzonspor'un başına gelmişti. 2001 yılının Kasım ayının başında Trabzonspor Denizlispor'u konuk ederken Muzaffer ilk 11'de, Coşkun da kulübedeydi. İlk 20 dakikada Trazonspor Zafer ve Da Silva'nın golleriyle 2-0 öne geçti. Denizlispor 21. dakikada saatlıktan sebep Bülent Ertuğrul'u dışarı aldı. Peşine 61. dakikada Serdal kırmızı kart görüp Denizlispor'u 10 kişi bıraktı. Hal böyle olunca, herkes maçın alındığını düşündü, Sadi Hoca PAF takımın forveti atmaca Kemal Serdar'ın oğlu Ferdi'yi sahaya sürdü. Ferdi daha sonra baskıdan sebep son vuruşu yapamadığını söylediği iki net pozisyonu harcadı. Son 5 dakikada Sadi Hoca'nın karşısına Erzurumsor'u birlikte Süper Lig'e çıkardığı Muzaffer-Coşkun ikilisi çıktı. 85'te Muzaffer penaltıyla farkı bire indirdi, 90+2'de Muzaffe'in kullandığı kornerd Coşkun kafasının arkasıyla yaptığı garip bir vuruşla durumu eşitledi. İki eski oyuncusunun attığı gollerle maçı kazanamayan Sadi Hoca bu maçın ardından istifa etmişti.
5 Mayıs 2009 Salı
6 Mayıs 1996
13 Sene önce bugün, 12 yaşında bir çocuk, canından çok sevdiği takımı bir gece önce şampiyonluğu kaybetti diye canına kıydı Karadeniz kıyısında bir evin bahçesinde. Bordo-Mavi'ydi o çok sevdiği takımın rengi. İnsanın aklına geldikçe bir takımı sevmenin, diğer bütün sevgilerden ne kadar büyük olabileceğini gösteren vahim bir olay.
Ah be Mehmet, keşke kıymasaydın canına, on beş günde bir gelseydin sevgilini görmeye. Karşılaşsaydık deniz tarafı kale arkasında, tanıyabilseydik seni. Omuz omuza haykırabilseydik kimi zaman sevgimizi, kimi zaman isyanımızı. Biliyorum, senin yokluğundaki 13 yılda değişen birşey olmadı, farkındayım belki yaşasan 13 yıl fazladan acı çekecektin, ama yine de sen kıymasaydın o güzel canına be Mehmet. Ruh'un şad, mekanın cennet olsun...
Bak Yavuz abi Rahmetli Kazım'a yazdığı mektupta seni sormuş, gör bak unutmadık seni, her mayısta acın binlerce kez yakar yüreğimizi, her ağustosta kupayı sana getireceğimize söz veririz. Bu sene belki zor, ama sana verdiğimiz sözü tutacağız...
" kazım`a
merhaba kazım,
nasıl geçiyor günlerin orada?
sen sevmezsin heyecansız yaşamı. her şey düzenlidir şimdi oralarda. karmşa yok, trafik yok.
istiklal caddesi var mı orada da? mis sokak`ta kaçak çay veren garsona kızdığın gibi " rize çayı" getirin bana diyor musun oradaki hizmet eden meleklere de? yeşil parkanı giyip yağmurlu günde taksinin ön koltuğuna otururken taksici seni tanımasın diye dua ediyor musun hala?
hamsi pişiriyor musun orada? pişirirken de "ben seni sevduğumi dünyalara bildurdum" türküsünü söylüyor musun? sahi kazım cennette hamsi var mı gerçekten? hamsi olmadan cennet bile çekilmez değil mi?
güzelliğini hopa dağlarından almış sesinle " dido`yu söylüyor musun?
manu chao`nun konser vermesi için orada da uğraşıyor musun?. hala st.pauli galip gelince seviniyor musun?
pazar günleri trabzonspor´un maçlarını radyodan mı dinliyorsun hala?
spikerin mikrofonarımız avni akerde diyene kadar sıkıntıdan patlıyor musun? aytekinin verdiği bordo-mavi çubuklu (reklamsız) formanı mı giyiyorsun hep? yenildiğimizde ağlıyor musun hala?
kazım bir kemençe veya bir tulum çalan bulabildin mi orada?
yalnız mısın orada?
kalabalık mı trabzonspor tribünleri?
dozer cemil`de orda mı?
birini daha soracağım sana kazım;
1996 yılında 12 yaşındayken şampiyonluğu kaçırdığımız için kendini incir ağacına asan şehidimiz mehmet dalman`ı gördün mü. mutlaka cennette karşılaşmışsındır. ne yapıyor memedim? iyi mi? büyümüş mü kazım? o trabzon şivesi ile yanına gelip sana o soruyu sordu mu? ona acı haberi verdin mi kazım?
"memedim 22 yıl oldu ve trabzonspor hala şampiyon olamadı" dedin mi ona? söylemeseydin keşke. dayanamaz memedin yüreği. bir kez daha yıkılmasın o küçük dünyası.
sarıldın mı ona sıkıca? daha çok küçük o kazım.. sıkı sarıl ona.hiç bırakma. kimsesi yok orda memedin. onu ilk kez trabzonspor maçına getiren babasını çok özlemiştir şimdi. babalar gününde sarıldın mı ona? sana hediye almak isterdi ama parası yoktur ki orada memedin. olsaydı eğer bil ki son kuruşuna kadar paraya kıyıp sana bir kaşkol alırdı. en güzel bordo-mavi duyguyla örülmüş.
orada da havalar karadeniz dağlarındaki gibi soğuk mudur mu acaba? havalar soğuyunca sıkı sarıl ona kazım. senin yanında götürdüğün bordo-mavi çubuklu formayı ona ver. daha çok küçük o. üşümesin memedim. sen de bilirsin o forma sıcak tutar adamı. çoooook sıcak
koynunda uyut onu. hopa`ya giderken zigana dağlarına bakan gözlerinle bak ona. trabzonspor diye bağıran dudaklarınla öp onu. söyle ona: „memedim, 22 yıl oldu şampiyon olamadık. ama şampiyonluk için uşaklar hala uğraşıyor"
bir de kazım
trabzon maçını izleyenler arasında trabzon 100-0 yenilse bile televizyona en yakın oturan, en çok çay içen, en çok bağıran ve lakabı kama yılmaz olan birini görürsen bil ki o da benim babamdır. senin gibi onu da kanser aldı bizden. bir bayram sabahı memedi de yanına alıp benim için babama bir kez sarılır mısın ve söyler misin ona: „ yılmaz amca oğlun evlendi. 20 gün önce de kızı oldu.ve kızına senin doğduğun köyün adı alona'yı vermişler. babası alona'nın kulağına ezan okuduktan sonra şampiyon trabzon" diye seslenmiş demeyi de unutma emi....
memede sıkı sarıl. o daha çok küçüktür. söz. şampiyonluk kupasını alınca bir senin bir de memedin mezarına getireceğiz. değil 22 yıl, bin yıl beklesek dahi..... "
Yavuz Saltık
Ah be Mehmet, keşke kıymasaydın canına, on beş günde bir gelseydin sevgilini görmeye. Karşılaşsaydık deniz tarafı kale arkasında, tanıyabilseydik seni. Omuz omuza haykırabilseydik kimi zaman sevgimizi, kimi zaman isyanımızı. Biliyorum, senin yokluğundaki 13 yılda değişen birşey olmadı, farkındayım belki yaşasan 13 yıl fazladan acı çekecektin, ama yine de sen kıymasaydın o güzel canına be Mehmet. Ruh'un şad, mekanın cennet olsun...
Bak Yavuz abi Rahmetli Kazım'a yazdığı mektupta seni sormuş, gör bak unutmadık seni, her mayısta acın binlerce kez yakar yüreğimizi, her ağustosta kupayı sana getireceğimize söz veririz. Bu sene belki zor, ama sana verdiğimiz sözü tutacağız...
" kazım`a
merhaba kazım,
nasıl geçiyor günlerin orada?
sen sevmezsin heyecansız yaşamı. her şey düzenlidir şimdi oralarda. karmşa yok, trafik yok.
istiklal caddesi var mı orada da? mis sokak`ta kaçak çay veren garsona kızdığın gibi " rize çayı" getirin bana diyor musun oradaki hizmet eden meleklere de? yeşil parkanı giyip yağmurlu günde taksinin ön koltuğuna otururken taksici seni tanımasın diye dua ediyor musun hala?
hamsi pişiriyor musun orada? pişirirken de "ben seni sevduğumi dünyalara bildurdum" türküsünü söylüyor musun? sahi kazım cennette hamsi var mı gerçekten? hamsi olmadan cennet bile çekilmez değil mi?
güzelliğini hopa dağlarından almış sesinle " dido`yu söylüyor musun?
manu chao`nun konser vermesi için orada da uğraşıyor musun?. hala st.pauli galip gelince seviniyor musun?
pazar günleri trabzonspor´un maçlarını radyodan mı dinliyorsun hala?
spikerin mikrofonarımız avni akerde diyene kadar sıkıntıdan patlıyor musun? aytekinin verdiği bordo-mavi çubuklu (reklamsız) formanı mı giyiyorsun hep? yenildiğimizde ağlıyor musun hala?
kazım bir kemençe veya bir tulum çalan bulabildin mi orada?
yalnız mısın orada?
kalabalık mı trabzonspor tribünleri?
dozer cemil`de orda mı?
birini daha soracağım sana kazım;
1996 yılında 12 yaşındayken şampiyonluğu kaçırdığımız için kendini incir ağacına asan şehidimiz mehmet dalman`ı gördün mü. mutlaka cennette karşılaşmışsındır. ne yapıyor memedim? iyi mi? büyümüş mü kazım? o trabzon şivesi ile yanına gelip sana o soruyu sordu mu? ona acı haberi verdin mi kazım?
"memedim 22 yıl oldu ve trabzonspor hala şampiyon olamadı" dedin mi ona? söylemeseydin keşke. dayanamaz memedin yüreği. bir kez daha yıkılmasın o küçük dünyası.
sarıldın mı ona sıkıca? daha çok küçük o kazım.. sıkı sarıl ona.hiç bırakma. kimsesi yok orda memedin. onu ilk kez trabzonspor maçına getiren babasını çok özlemiştir şimdi. babalar gününde sarıldın mı ona? sana hediye almak isterdi ama parası yoktur ki orada memedin. olsaydı eğer bil ki son kuruşuna kadar paraya kıyıp sana bir kaşkol alırdı. en güzel bordo-mavi duyguyla örülmüş.
orada da havalar karadeniz dağlarındaki gibi soğuk mudur mu acaba? havalar soğuyunca sıkı sarıl ona kazım. senin yanında götürdüğün bordo-mavi çubuklu formayı ona ver. daha çok küçük o. üşümesin memedim. sen de bilirsin o forma sıcak tutar adamı. çoooook sıcak
koynunda uyut onu. hopa`ya giderken zigana dağlarına bakan gözlerinle bak ona. trabzonspor diye bağıran dudaklarınla öp onu. söyle ona: „memedim, 22 yıl oldu şampiyon olamadık. ama şampiyonluk için uşaklar hala uğraşıyor"
bir de kazım
trabzon maçını izleyenler arasında trabzon 100-0 yenilse bile televizyona en yakın oturan, en çok çay içen, en çok bağıran ve lakabı kama yılmaz olan birini görürsen bil ki o da benim babamdır. senin gibi onu da kanser aldı bizden. bir bayram sabahı memedi de yanına alıp benim için babama bir kez sarılır mısın ve söyler misin ona: „ yılmaz amca oğlun evlendi. 20 gün önce de kızı oldu.ve kızına senin doğduğun köyün adı alona'yı vermişler. babası alona'nın kulağına ezan okuduktan sonra şampiyon trabzon" diye seslenmiş demeyi de unutma emi....
memede sıkı sarıl. o daha çok küçüktür. söz. şampiyonluk kupasını alınca bir senin bir de memedin mezarına getireceğiz. değil 22 yıl, bin yıl beklesek dahi..... "
Yavuz Saltık
4 Mayıs 2009 Pazartesi
Trabzonpor'da Geçen Hafta
Trabzonspor Futbol A Takım
Trabzonspor 4 - 1 Kayserispor
Trabzonspor Futbol Paf Takım
Trabzonspor 3 - 0 Kayserispor
Trabzonspor Futbol Genç Takım
Trabzonspor 1 - 2 Arsinspor
Trabzonspor Futbol Bayan Takım
Trabzonspor 3 - 1 Güneşspor
Trabzonspor Basketbol A TakımİTÜ 87 - 85 Trabzonspor
Trabzonspor 68 - 73 Bornova Belediyesi
Tofaş 65 - 71 Trabzonspor
Trabzon Karadenizspor A Takım
Karsspor 3 - 2 Karadenizspor
3 Mayıs 2009 Pazar
Tekke Kızardı, Rubin Lider
Rusya Premier Liga'da Zenit deplasmanda Rostov'a yenilerek liderlik şansını kullanamadı. 54 ve 84. dakikalarda yediği gollere 86'da Pogrebnyak ile penaltıdan karşılık verse de maçı çeviremedi ve bu seneki ilk mağlubiyetini aldı. Fatih Tekke 88 ve 90+1'de gördüğü çift sarı kartla oyun dışında kaldı.
İlginç bir lig Rusya ligi, 7. hafta bitti ve liderin puanı sadece 14 ve yedinci sıradaki takımla arasındaki puan farkı 2. İlk yedi haftada bu kadar puan kaybı olması incelenmesi gereken bir durum. Rusya'da lider Rubin Kazan dün deplasmanda Saturn'ü 5-0 yenerek liderlik koltuğuna oturdu. Gökdeniz forma giymedi.
Rusya'da puan durumu;
İlginç bir lig Rusya ligi, 7. hafta bitti ve liderin puanı sadece 14 ve yedinci sıradaki takımla arasındaki puan farkı 2. İlk yedi haftada bu kadar puan kaybı olması incelenmesi gereken bir durum. Rusya'da lider Rubin Kazan dün deplasmanda Saturn'ü 5-0 yenerek liderlik koltuğuna oturdu. Gökdeniz forma giymedi.
Rusya'da puan durumu;
6 Kupa?
Yoğun iş gündemi, laptopumun hırsızların gazabına uğraması derken gündemden baya uzak kalmışım. Kayserispor maçını izlerken "Michelle" bahsetti. Beşiktaş Divan Kurulu başkanı Yalçın Karadeniz "...tesadüfen şampiyonluk potasına girenler 4., 5. büyük diye kendilerini adlandırıyorlar,bu nereden çıkıyor? biz 3 büyükler bu büyüklüğü nasıl aldık? yüz yılı geçen geçmişimiz, emeğimiz, aldığımız kupalarla. şimdi tesadüfen gelinen noktalarla 4., 5. büyük demenin bir anlamı yok" demiş bir toplantıda. Hayır büyük olmak, kıçımın kenarından uydurma iki şampiyonlukla göğse ikinci yıldızı takmakla, mafya babalarının katkısıyla yüzüncü yıl şampiyonluğu kazanmakla oluyorsa bizim büyük olmak gibi bir niyetimiz yok zaten. Sadece lig şampiyonluğu manasında 6 (altı) kez tekrarlanan başarı nasıl olur da tesadüf olur? Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık kupalarının 5-6 kez kazanılması nasıl olur da tesadüf olur ki? Hayır yani daha önce yapılmamışı yapan Trabzonspor iken, Divan Kurulu başkanı olduğun takımın gayet soyut "halkın takımı" sıfatı dışında elle tutulur hiç bir başarısı yokken utanmadan bu açıklamayı nasıl yaparsın ki?
2003 yılında Antalya'da Türkiye Kupası Finali'nden önce benzer açıklamayı yapan İlhan Cavcav için dönemin Uni-Ts grubu
"İlhan Cavcav
Sen de kimsin
6 tane kupa bi tarafına ...sin" tezahuratını yapmıştı. Farkındayım biraz mühtehcen olacak ancak, 6 tane kupa Yalçın Karadeniz'in ne tarafına ...sin
2003 yılında Antalya'da Türkiye Kupası Finali'nden önce benzer açıklamayı yapan İlhan Cavcav için dönemin Uni-Ts grubu
"İlhan Cavcav
Sen de kimsin
6 tane kupa bi tarafına ...sin" tezahuratını yapmıştı. Farkındayım biraz mühtehcen olacak ancak, 6 tane kupa Yalçın Karadeniz'in ne tarafına ...sin
2 Mayıs 2009 Cumartesi
Kolbastı'ya Dönüş
Ersun Yanal'ın istifasından sonra görevi devralan nöbetçi hoca Ahmet Özen'in hangi kadroyla sahaya çıkacağı merak konusu olduğu kadar önemsizdi de.
Önceki hocayla arasında duygusal(!) bağ olan Selçuk İnan'ın hafta boyu süren formsuz+isteksiz halet-i ruhiyesi bir anlamda bize ipucu verse de Ahmet Hoca bana göre sürpriz bir kadroyla sahaya çıktı. Ben Ceyhun-Selçuk değişikliğini beklerken, O Song-Tayfun, Serkan-Ferhat, Alanzinho-Serkan değişikliğini içeren bir kadroyla sahaya çıktı. Song-Tayfun değişikliğine iki futbolcunun özünde aynı mevkinin oyuncuları olduğu gerçeğinden yola çıkarak onay versem de özellikle Serkan'ın sol açık oynamasının mantığını anlamış değilim. Hele Serkan'ın orta sahanın solunda oynamasını hem ben garipsedim, hem de Serkan...
Maça erken gelen iki gol ile başladık. Önce Kayseri defansının Yattara'ya hediye ettiği top, ardından Gineli'nin mükemmel asisti ve Umut'un mucize(!) golü geldi, peşinden Colman'ın güzel pası peşinden Gökhan'ın aynı güzellikte vuruşu ve Suleymanu'nun kafasına çarpması durumu 2-0 yaptı. Bu dakikadan sonra ilk yarı bitene kadar ne oyunda güzellik gördük ne de skorda. Gerçi son dakika hakem Suat Aslanboğa oyuna renk gelmesi amacıyla bi tarafından penaltı uydurup skorun bir farka inmesine aracı olduysa da maçı televizyondan izleyen bizler için ikinci yarı başlarken oyuna pek de hareket gelmedi.
Ferhat'ın uzun süredir oynamamasından mıdır, yoksa yerini yadırgamasındanmıdır bilmem, haddinden fazla sırıttığı, Colman'ın gollerde ve oyunun genelinde poitif katkısınının hayli fazla olduğu dönemde ben Ahmet Hoca'dan Ferhat'ı çıkarmasını, Alanzinho'u oyuna almasını Serkan'ı sağ bek'e çekmesini beklerdim. Giren oyuncuda anlaşsak da çıkan oyuncu konusunda kendisiyle aramızda görüş ayrılığı oldu, saygı duyarız. Kayserispor maçlarının nöbetçi hocası Serkan'ın yerine aldı Alanzinho'yu ki bu da O'nun görüşüdür ama bence yanlış yaptı.
Barış'ın biraz daha evvel oyuna girmesi konusundaki beklentim de benim için ayrıca bir hayal kırıklığı niteliğinde. Hafta içi milli takımlarda 3 gol atan yerlinin yerlisi 4 dakika kala oyuna girip topla buluştuğu üç pozisyonda vasatı aşamayan hareketler sergileyip son dakika Suleymanu'yu geçişiyle kendini affettirse de benim gönlümü alamadı. Kendisinin uzun süre birlikte olduğu, ancak Trabzonspor A takımıyla 4 gün idmana çıkmış bir teknik direktörün sahaya sürdüğü Barış'ın topla buluştuğu 4 pozisyonda daha faydalı olmasını beklerdim ancak olmadı.
Kayserispor maçının özeti; teknik direktör değişikliğiyle sahaya çıkan Trabzonspor'un bu sezon ikinci kez 4 atması beni sevindirdi. Ahmet Hoca'nın yeni teknik direktör sıfatıyla yaptığı değişiklikler kısmen hoşuma gitmedi. Ersun Yanal'ın söylediği matematiksel (!) olarak şampiyonluk yarışının sürdüğü gerçeği değişmedi. Gökhan-Umut ikilisinin golle buluşması güzel, ancak Umut sahadayken hala umut vermiyor. Rakip 2-0'dan sonra topla biraz daha fazla oynasa da böylesi sıkıntılı bir durumda maçı kazanmayı bilmek güzel. Hakem'in Tayfun'un yaptırdığı penaltıda düdüğü çalması komik. Haftalar sonra içeride maç sonu futbolcuların kolbastı oynaması güzel, Barış-Giray ikilisinin yüzünün gülmesi ekstra, Selçuk'un hafta boyu idmanlarda isteksiz olup yedek takımla idmana çıkıp bu maçta grip (!) teşhisi sebebiyle oynamaması ilginç. Maçın Trabzonspor tarafından en iyi oyuncuları Colman-Hüseyin-Tayfun...
Maç bitip manicodepresivo blog yazarlarıyla NTV'ye Barcelona maçına bağlandığımızda skor 4-2 idi. Biz kanalı değiştirdikten sonra Barca 2 gol daha attı. Alkolden ve dönen yoğun geyikten dolayı oyundan falan bahsedemiyeceğim. Hem Barca hem de Trabzonspor kazandığında atılacak en güzel başlığın "Bordo-Mavi gece" olacağını söylemişti komşu blog yazarlarından birisi. Uzun zaman sonra Avni Aker'de kolbastı oynanabilmesi sebebiyle ben başlığımı "Kolbastı'ya Dönüş" şeklinde değiştirdim. Bordo-Mavi gece onların olsun.
Kazanmak güzel, teknik direktör değişikliğinde yeni teknik direktörün biraz fazla kaçan değişiklikleriyle kazanmak daha da güzel.
Önceki hocayla arasında duygusal(!) bağ olan Selçuk İnan'ın hafta boyu süren formsuz+isteksiz halet-i ruhiyesi bir anlamda bize ipucu verse de Ahmet Hoca bana göre sürpriz bir kadroyla sahaya çıktı. Ben Ceyhun-Selçuk değişikliğini beklerken, O Song-Tayfun, Serkan-Ferhat, Alanzinho-Serkan değişikliğini içeren bir kadroyla sahaya çıktı. Song-Tayfun değişikliğine iki futbolcunun özünde aynı mevkinin oyuncuları olduğu gerçeğinden yola çıkarak onay versem de özellikle Serkan'ın sol açık oynamasının mantığını anlamış değilim. Hele Serkan'ın orta sahanın solunda oynamasını hem ben garipsedim, hem de Serkan...
Maça erken gelen iki gol ile başladık. Önce Kayseri defansının Yattara'ya hediye ettiği top, ardından Gineli'nin mükemmel asisti ve Umut'un mucize(!) golü geldi, peşinden Colman'ın güzel pası peşinden Gökhan'ın aynı güzellikte vuruşu ve Suleymanu'nun kafasına çarpması durumu 2-0 yaptı. Bu dakikadan sonra ilk yarı bitene kadar ne oyunda güzellik gördük ne de skorda. Gerçi son dakika hakem Suat Aslanboğa oyuna renk gelmesi amacıyla bi tarafından penaltı uydurup skorun bir farka inmesine aracı olduysa da maçı televizyondan izleyen bizler için ikinci yarı başlarken oyuna pek de hareket gelmedi.
Ferhat'ın uzun süredir oynamamasından mıdır, yoksa yerini yadırgamasındanmıdır bilmem, haddinden fazla sırıttığı, Colman'ın gollerde ve oyunun genelinde poitif katkısınının hayli fazla olduğu dönemde ben Ahmet Hoca'dan Ferhat'ı çıkarmasını, Alanzinho'u oyuna almasını Serkan'ı sağ bek'e çekmesini beklerdim. Giren oyuncuda anlaşsak da çıkan oyuncu konusunda kendisiyle aramızda görüş ayrılığı oldu, saygı duyarız. Kayserispor maçlarının nöbetçi hocası Serkan'ın yerine aldı Alanzinho'yu ki bu da O'nun görüşüdür ama bence yanlış yaptı.
Barış'ın biraz daha evvel oyuna girmesi konusundaki beklentim de benim için ayrıca bir hayal kırıklığı niteliğinde. Hafta içi milli takımlarda 3 gol atan yerlinin yerlisi 4 dakika kala oyuna girip topla buluştuğu üç pozisyonda vasatı aşamayan hareketler sergileyip son dakika Suleymanu'yu geçişiyle kendini affettirse de benim gönlümü alamadı. Kendisinin uzun süre birlikte olduğu, ancak Trabzonspor A takımıyla 4 gün idmana çıkmış bir teknik direktörün sahaya sürdüğü Barış'ın topla buluştuğu 4 pozisyonda daha faydalı olmasını beklerdim ancak olmadı.
Kayserispor maçının özeti; teknik direktör değişikliğiyle sahaya çıkan Trabzonspor'un bu sezon ikinci kez 4 atması beni sevindirdi. Ahmet Hoca'nın yeni teknik direktör sıfatıyla yaptığı değişiklikler kısmen hoşuma gitmedi. Ersun Yanal'ın söylediği matematiksel (!) olarak şampiyonluk yarışının sürdüğü gerçeği değişmedi. Gökhan-Umut ikilisinin golle buluşması güzel, ancak Umut sahadayken hala umut vermiyor. Rakip 2-0'dan sonra topla biraz daha fazla oynasa da böylesi sıkıntılı bir durumda maçı kazanmayı bilmek güzel. Hakem'in Tayfun'un yaptırdığı penaltıda düdüğü çalması komik. Haftalar sonra içeride maç sonu futbolcuların kolbastı oynaması güzel, Barış-Giray ikilisinin yüzünün gülmesi ekstra, Selçuk'un hafta boyu idmanlarda isteksiz olup yedek takımla idmana çıkıp bu maçta grip (!) teşhisi sebebiyle oynamaması ilginç. Maçın Trabzonspor tarafından en iyi oyuncuları Colman-Hüseyin-Tayfun...
Maç bitip manicodepresivo blog yazarlarıyla NTV'ye Barcelona maçına bağlandığımızda skor 4-2 idi. Biz kanalı değiştirdikten sonra Barca 2 gol daha attı. Alkolden ve dönen yoğun geyikten dolayı oyundan falan bahsedemiyeceğim. Hem Barca hem de Trabzonspor kazandığında atılacak en güzel başlığın "Bordo-Mavi gece" olacağını söylemişti komşu blog yazarlarından birisi. Uzun zaman sonra Avni Aker'de kolbastı oynanabilmesi sebebiyle ben başlığımı "Kolbastı'ya Dönüş" şeklinde değiştirdim. Bordo-Mavi gece onların olsun.
Kazanmak güzel, teknik direktör değişikliğinde yeni teknik direktörün biraz fazla kaçan değişiklikleriyle kazanmak daha da güzel.
29 Nisan 2009 Çarşamba
Transfer
Karadenizspor'daki Potansiyeller #2
Pilot takım Karadenizspor'daki potansiyel taşıyan futbolcular incelememizde bu kez sıra bir forvet oyuncusunda, hem de sıradışı bir forvet oyuncusunda. Futbola Trabzonspor alt yapısında başlayan 23 Haziran 1987 doğumlu Emre Kahraman'da...
Her ne kadar bu sezon yeterince ve hakettiği kadar ilk 11 şansı bulamasa da, O'nu izleyenler hemen anlar ki maçta 30 saniye de oynasa, 90 dakika da oynasa aynı istek ve azimle mücadele eder. Taa PAF takımda oynarken dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı Emre. Hatta bir Manisaspor PAF deplasman maçı sonrası, rakip takımın hocasının özellike O'nu sorduğunu, kim bu çocuk dediğini söylemişti maçı izleyen bir arkadaş. PAF takımda tam kendini bulduğu dönemlerde geçirdiği sakatlıklar ve dönemin hocası Ziya Doğan'ın ilgisizliği A Takım'a çıkışını geciktirdi, orada kendini kanıtlamasına engel oldu.
Uzun boyu ve kuvvetli fiziğinin sonucu olarak hava toplarında çok etkilidir. Ancak gol becerisi kafa vuruşlarıyla sınırlı değil. Kafasını kullanması kadar ayaklarına da hakim bir forvettir Emre. Bunun en son örneğini geçen hafta oynadıkları Yozgat maçında ceza sahası dışından attığı golle göstermiş oldu. Bu arada, aynı maçta yaptığı 2 asist, gol atma becerisi kadar, attırma özelliğinin de ne denli iyi olduğunu kanıtlar nitelikte. Yukarıda söylediğim gibi mücadelecidir, karakterinin sahaya yansıması olarak asla pes etmez.
Yeteneklerinin hakettiği kadar forma şansı bulamasa da ne futbola, ne hocalarına küser, görev verildiğinde işini yapar. İstatistiklerde bu sezon için 31 maç 7 gol yazsa da O'nu izleyenler bilir ki yetenekleri TFF 2. Lig'in de, Bank Asya 1. Lig'in de çok üstündedir. İhtiyacı olan sadece fırsat verilmesi, O'na güvenilmesi. Biliyoruz ki o fırsatın verilmesi, adının Trabzon dışında da çokça duyulması çok yakın.
Son olarak Emre Kahraman'ın karakteri de dört dörlüktür, sayılabilecek bütün iyi özellikler vardır O'nda. Sahadayken dövmelerinin kendini güçlü hissettirdiğini söylüyor.
Önümüzdeki yıl Emre Kahraman ismini sıkça duyacaksınız, şimdiden hazırlıklı olun.
Her ne kadar bu sezon yeterince ve hakettiği kadar ilk 11 şansı bulamasa da, O'nu izleyenler hemen anlar ki maçta 30 saniye de oynasa, 90 dakika da oynasa aynı istek ve azimle mücadele eder. Taa PAF takımda oynarken dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı Emre. Hatta bir Manisaspor PAF deplasman maçı sonrası, rakip takımın hocasının özellike O'nu sorduğunu, kim bu çocuk dediğini söylemişti maçı izleyen bir arkadaş. PAF takımda tam kendini bulduğu dönemlerde geçirdiği sakatlıklar ve dönemin hocası Ziya Doğan'ın ilgisizliği A Takım'a çıkışını geciktirdi, orada kendini kanıtlamasına engel oldu.
Uzun boyu ve kuvvetli fiziğinin sonucu olarak hava toplarında çok etkilidir. Ancak gol becerisi kafa vuruşlarıyla sınırlı değil. Kafasını kullanması kadar ayaklarına da hakim bir forvettir Emre. Bunun en son örneğini geçen hafta oynadıkları Yozgat maçında ceza sahası dışından attığı golle göstermiş oldu. Bu arada, aynı maçta yaptığı 2 asist, gol atma becerisi kadar, attırma özelliğinin de ne denli iyi olduğunu kanıtlar nitelikte. Yukarıda söylediğim gibi mücadelecidir, karakterinin sahaya yansıması olarak asla pes etmez.
Yeteneklerinin hakettiği kadar forma şansı bulamasa da ne futbola, ne hocalarına küser, görev verildiğinde işini yapar. İstatistiklerde bu sezon için 31 maç 7 gol yazsa da O'nu izleyenler bilir ki yetenekleri TFF 2. Lig'in de, Bank Asya 1. Lig'in de çok üstündedir. İhtiyacı olan sadece fırsat verilmesi, O'na güvenilmesi. Biliyoruz ki o fırsatın verilmesi, adının Trabzon dışında da çokça duyulması çok yakın.
Son olarak Emre Kahraman'ın karakteri de dört dörlüktür, sayılabilecek bütün iyi özellikler vardır O'nda. Sahadayken dövmelerinin kendini güçlü hissettirdiğini söylüyor.
Önümüzdeki yıl Emre Kahraman ismini sıkça duyacaksınız, şimdiden hazırlıklı olun.
28 Nisan 2009 Salı
Yine Attı
27 Nisan 2009 Pazartesi
Güle Güle
Saat 19:33'te "Öğretmenin Kimdi?" demiştik. Saat 21.27 ve biraz evvel Lig TV'ye bağlanan Ömer Güvenç kendisinin istifa ettiğini, yarın sabah basın toplantısı düzenleyeceğini söyledi.
Haberi henüz teyit ettiremedim, ama ben Ersun Yanal'ın istifa edebilme ihtimalini sevmiştim. Emeklerinden dolayı teşekkür eder, bundan sonraki teknik direktörlük kariyerinde başarılar dileriz...
Haberi henüz teyit ettiremedim, ama ben Ersun Yanal'ın istifa edebilme ihtimalini sevmiştim. Emeklerinden dolayı teşekkür eder, bundan sonraki teknik direktörlük kariyerinde başarılar dileriz...
Hoş Gelmişler
Uzun zamandır blogger olmaları konusunda yoğun baskı yaptığım "Michelle" ve "Offbeat" nihayet blog yazmaya başladılar. Her ne kadar ben kendilerine Sağ Açık Blog yazarı olmaları konusunda ısrarcı olsam da onlar baskılar karşısında yılmadı ve kendi takımlarını kurarak mücadeleye başladılar.
Kadınların futbol sahalarından uzak durması gerektiğini söyleyen bu karşı cinsten Trabzonspor'lunun futbol bilgisinin değme yorumcudan kat kat çok, yorumlarının da bir o kadar farklı tat içerdiğini, yazacaklarının zevkle okunabileceğini rahatlıkla söylerim.
Manico Depresivo takımına bu adaletli arenada başarılar dilerim. Ersun Yanal'ın istifası umarım heyecanlarını kırmaz, ilk günkü heyecanlarını ilelebet muhafaza ederler.
http://manicodepresivo.blogspot.com
Bu arada, bu ikilinin Sağ Açık Blog'da da yazılarını görebileceksiniz, o konuda gönlünüzü ferah tutun...
Kadınların futbol sahalarından uzak durması gerektiğini söyleyen bu karşı cinsten Trabzonspor'lunun futbol bilgisinin değme yorumcudan kat kat çok, yorumlarının da bir o kadar farklı tat içerdiğini, yazacaklarının zevkle okunabileceğini rahatlıkla söylerim.
Manico Depresivo takımına bu adaletli arenada başarılar dilerim. Ersun Yanal'ın istifası umarım heyecanlarını kırmaz, ilk günkü heyecanlarını ilelebet muhafaza ederler.
http://manicodepresivo.blogspot.com
Bu arada, bu ikilinin Sağ Açık Blog'da da yazılarını görebileceksiniz, o konuda gönlünüzü ferah tutun...
Öğretmenin Kimdi?
Maç sonu açıklamasında "matematiksel olarak herşeyin mümkün olduğunu, takım adına zirve yarışının sürdüğünü" söylemiş utanmadan sıkılmadan. Antep maçı sonrası "kredimiz azaldı" açıklamasını yapan, puan olarak zirvedeki rakibinden 6 puan geri düşmüş, takım/camia motivasyonu sıfıra inmiş üçüncü sıradaki takımın hocası ligin bitmesine 5 hafta kaldığını unutmuş sanırım. Matematiksel olarak herşey mümkün, ancak senin 2009-2010 futbol sezonunda Trabzonspor'un başında olman mümkün değil.
İlkokulda matematik öğretmenin kimdi Ersun Hoca?
24 Nisan 2009 Cuma
Stepanov Galatasaray Yolunda
Fanatik yazdı bugün, stoper sıkıntısı çeken Galatasaray, Porto'da forma şansı bulamayan Milan Stepanov'u alma niyetindeymiş. Lig sonuna yaklaşıldığı için bu tür transfer haberine çok rastlarız bundan sonra diye düşünmüştüm. İçime düşen kurtlara yenilip Milan'a sordum transferi. O da bu durumu doğruladı.
Forma giyebileceği bir takıma gitmek istediğini, Porto'da mutsuz olduğunu, Kasım ayında Trabzonspor'dan bir kaç yetkiliyle görüşüp geri dönme isteğini ilettiğini ancak Trabzonspor yetkililerinin şu anda sana ihtiyaç yok dediğini (ki o dönemde ve halen stoper sıkıntımız yok) söyledi. Şu anda GS ile menejerinin görüşmeleri devam ediyormuş.
Bu transfer olursa, Milan gibi iyi bir futbolcunun kulüp bulmasına sevinir, Galatasaray gibi bir rakibimizin böyle kaliteli bir stoper almasına üzülürüm. Şimdiden hayırlı olsun...
Forma giyebileceği bir takıma gitmek istediğini, Porto'da mutsuz olduğunu, Kasım ayında Trabzonspor'dan bir kaç yetkiliyle görüşüp geri dönme isteğini ilettiğini ancak Trabzonspor yetkililerinin şu anda sana ihtiyaç yok dediğini (ki o dönemde ve halen stoper sıkıntımız yok) söyledi. Şu anda GS ile menejerinin görüşmeleri devam ediyormuş.
Bu transfer olursa, Milan gibi iyi bir futbolcunun kulüp bulmasına sevinir, Galatasaray gibi bir rakibimizin böyle kaliteli bir stoper almasına üzülürüm. Şimdiden hayırlı olsun...
Avni Aker'de Rugby
Gürcistan Büyükelçisi Tariel Lebanidze ve Gürcistan Rugby Federasyonu Başkanı Giorgi Nijaradze bugün kulübü ziyaret etmişler. Önce birer orta şekerli kahve içip hal hatır sorduktan sonra mevzuya girmişler. Gürcistan Rusya ile tarafsız saha Ukrayna'da bir rugby maçı oynamış. Sanırım ilk maçın mekanını Rusya belirlemiş ki ikinci maçın oynanacağı tarafsız saha için Gürcistan Trabzon'u istediğini belirmiş. Büyükelçi maç Trabzon'da oynanırsa Arçil'i de getireceğiz, Trabzonspor Gürcistan'da çok sevilir, burada bize destek verileceğini biliyoruz demiş. Rugby federasyonu başkanı olayı abartıp Gürcistan'ın yarısının Trabzonsporlu olduğunu iddia etmiş.
Şota-Arçil diyince akan sular durur bizde. Bu maç Trabzon'da oynansın, biz de sonuna kadar Gürcistan'a destek verelim. Hoş Rusya'yla da aramız kötü değil ya neyse.
Şota-Arçil diyince akan sular durur bizde. Bu maç Trabzon'da oynansın, biz de sonuna kadar Gürcistan'a destek verelim. Hoş Rusya'yla da aramız kötü değil ya neyse.
Sivas'a Akıyoruz
Geçen yılki malum maçın yaşattığı rahatsızlık, Sivas'ın "Anadolu'nun temsilcisiyim" ayakları, "Bülent'in antipatikliği", "Mecnun ve havarisinin O'na eşlik edişi" derken son olarak da geçen hafta yaşanan "otel ve bilet krizi" aradaki gerginliğe tuz biber ekmiş durumda. Sivas tarafından "oteller bizim değil ki müdahale edelim" açıklaması gelmesine rağmen zam yapan otelin sahibinin Sivasspor yöneticisi olduğunu sağır sultan duymuş durumda.
Eski hesaplar falan umrumda değil, zira bu maç bu sezonun nasıl tamamlanacağını belli edecek bir maç ve beni sadece sahadaki sonuç ilgilendiriyor. Zaten sahada istediğimiz galibiyeti alırsak saha dışında yaptıklarının da cevabını almış olacaklar.
Yönetim+teknik kadro+futbolcu+taraftar herkes maça kilitlenmiş durumda. Serkan'ın Gençlerbirliği maçı sonrası söyledikleri, Yattara'nın yemekte galibiyet yemini yaptırışı, Umut'un geçen yılki maç için söyledikleri futbolcuların ne kadar inançlı olduğunu gösteriyor. Ha bu kadar şartlanmak sorun yaratır derseniz, ona da katılırım. Ancak inanmak, başarmanın yarısıdır sözü burada devreye girer.
Futbolcular kadar taraftar da bu maç için sabırsız. Şehir komple bu maça bileniyor, hem tribün grupları hem de münferit taraftarlar bu akşamdan itibaren Sivas'a akıyor. Ayrılmış 950 biletten 1 tanesini alıp maça girebilecek şanslı kişiler yarınki galibiyeti yerinden yaşayacaklar.
Maç için Sivas'a gidecek tribün grupları şu şekilde;
Çılgınlar+Uni-Ts 3 otobüs
Gurbetçi Gençler 2 Otobüs
Trabzonlu Gençler 1 Otobüs+1 yarım otobüs
Vakfıkebirliler 1 Otobüs
Taraftarlar Birliği 1 Otobüs
Taraftarlar Derneği 1 Otobüs
Akçaabatlılar 1 Otobüs
Ordu ve Samsun'dan 1 Otobüs
Bu listenin haricinde, deplasman kombinesi almış 150 taraftar uçakla gidecek olanlar ve çevre illerden, İstanbul'dan münferit olarak Sivas'a akın edecek taraftar sayısı da göz önüne alındığında 950 kişilik yer Trabzonspor taraftarına yetmeyecek. Muhtemelen bir çok taraftar Sivas tribününden maçı izleyecek.
Gidenlerin kazasız belasız geri dönmeleri, yanlarında 3 puanı da getirmeleri dileğiyle.
Eski hesaplar falan umrumda değil, zira bu maç bu sezonun nasıl tamamlanacağını belli edecek bir maç ve beni sadece sahadaki sonuç ilgilendiriyor. Zaten sahada istediğimiz galibiyeti alırsak saha dışında yaptıklarının da cevabını almış olacaklar.
Yönetim+teknik kadro+futbolcu+taraftar herkes maça kilitlenmiş durumda. Serkan'ın Gençlerbirliği maçı sonrası söyledikleri, Yattara'nın yemekte galibiyet yemini yaptırışı, Umut'un geçen yılki maç için söyledikleri futbolcuların ne kadar inançlı olduğunu gösteriyor. Ha bu kadar şartlanmak sorun yaratır derseniz, ona da katılırım. Ancak inanmak, başarmanın yarısıdır sözü burada devreye girer.
Futbolcular kadar taraftar da bu maç için sabırsız. Şehir komple bu maça bileniyor, hem tribün grupları hem de münferit taraftarlar bu akşamdan itibaren Sivas'a akıyor. Ayrılmış 950 biletten 1 tanesini alıp maça girebilecek şanslı kişiler yarınki galibiyeti yerinden yaşayacaklar.
Maç için Sivas'a gidecek tribün grupları şu şekilde;
Çılgınlar+Uni-Ts 3 otobüs
Gurbetçi Gençler 2 Otobüs
Trabzonlu Gençler 1 Otobüs+1 yarım otobüs
Vakfıkebirliler 1 Otobüs
Taraftarlar Birliği 1 Otobüs
Taraftarlar Derneği 1 Otobüs
Akçaabatlılar 1 Otobüs
Ordu ve Samsun'dan 1 Otobüs
Bu listenin haricinde, deplasman kombinesi almış 150 taraftar uçakla gidecek olanlar ve çevre illerden, İstanbul'dan münferit olarak Sivas'a akın edecek taraftar sayısı da göz önüne alındığında 950 kişilik yer Trabzonspor taraftarına yetmeyecek. Muhtemelen bir çok taraftar Sivas tribününden maçı izleyecek.
Gidenlerin kazasız belasız geri dönmeleri, yanlarında 3 puanı da getirmeleri dileğiyle.
Şimdi Neredeler? #Hans Somers
VC Rijmenam kulübünde başlamıştı futbola. Profesyonel olarak ise ilk sözleşmesini Lierse SK imzalamış, 5 sezon bu takımda forma giymişti. Lierse formasıyla 98 maçta 21 gol de atmış ve Özkan Sümer'in başkan, Samet Aybaba'nın teknik direktör olduğu 2001 yılında Belçika'dan transfer furyamızın bir ürünü olarak Trabzonspor'a gelmişti.
Bizde de 3 sezonda 70 maç oynadı ve 9 gol attı bu havuç kafalı çilli arkadaşımız. O dönem kazanılan 2 Türkiye Kupası'nda da az da olsa payı vardır.
Sonrasında 2004 yılında Hollanda'nın FC Utrecht takımına gitti. Odur budur Utrecht forması giyer Somers. En son geçen hafta Utrecht'in kendi sahasında Herenveen'i 2-1 yendiği maçın ilk 45 dakikasında forma giymiş. Yukarıdaki fotoğraf da o maçtan.
Lierse ile 96-96 sezonunda yaşadığı şampiyonluk kariyerindeki en top nokta sayılabilir, zira sonraki sezon Şampiyonlar Ligi'nde forma giymişliği vardır Somers'in.
Velhasıl kelam, 2001-2004 yılları arasında Trabzonspor forması giyen bu sempatik çilli Belçika'lı futbol hayatına Utrecht'te devam ediyor. Sözleşmesi 2010 yılına kadar sürüyor ancak Hollanda ligini takip eden arkadaşlar Utrecht'in sezon sonu Somers'i gönderebileceğini söylüyorlar.
Bu da küçüklüğünden bir fotoğraf.
Bizde de 3 sezonda 70 maç oynadı ve 9 gol attı bu havuç kafalı çilli arkadaşımız. O dönem kazanılan 2 Türkiye Kupası'nda da az da olsa payı vardır.
Sonrasında 2004 yılında Hollanda'nın FC Utrecht takımına gitti. Odur budur Utrecht forması giyer Somers. En son geçen hafta Utrecht'in kendi sahasında Herenveen'i 2-1 yendiği maçın ilk 45 dakikasında forma giymiş. Yukarıdaki fotoğraf da o maçtan.
Lierse ile 96-96 sezonunda yaşadığı şampiyonluk kariyerindeki en top nokta sayılabilir, zira sonraki sezon Şampiyonlar Ligi'nde forma giymişliği vardır Somers'in.
Velhasıl kelam, 2001-2004 yılları arasında Trabzonspor forması giyen bu sempatik çilli Belçika'lı futbol hayatına Utrecht'te devam ediyor. Sözleşmesi 2010 yılına kadar sürüyor ancak Hollanda ligini takip eden arkadaşlar Utrecht'in sezon sonu Somers'i gönderebileceğini söylüyorlar.
Bu da küçüklüğünden bir fotoğraf.
22 Nisan 2009 Çarşamba
Pepe'nin Barışı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)